Türkiye'de bir 'Silikon Vadisi' kurma meselesi her zaman uzun tartışmaları beraberinde getiren bir konu. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nın 'Bilişim Vadisi' projesinin sona yaklaşması ise bu tartışmaları yeniden ve artan bir şekilde gündeme getiriyor.
Kısaca bahsetmek gerekirse; 26 Mayıs'ta Gebze'de (Kocaeli) temeli atılan Bilişim Vadisi, Türkiye'nin teknoloji ve inovasyon temelli kalkınmasına öncülük etmek isteyen bir proje. Toplamda 3 milyon m2 üzerine kurulacak olan bilişim kampüsünün 4 etapta tamamlanması planlanıyor.
Şu anda idari binaların ve kuluçka merkezinin inşaatı devam ediyor. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık'ın verdiği son bilgilere göre ilk iki etap altyapı çalışmalarının önümüzdeki 3 ay içinde tamamlanması hedefleniyor. Kademe kademe tamamlanacak olan çalışmalara sadık kalınması halinde 2016'nın sonuna doğru Bilişim Vadisi'nde hayatın resmen başlaması bekleniyor.
Bilişim Vadisi ve Türkiye gerçekleri
Bilişim Vadisi'ni hemen Silikon Vadisi'yle kıyaslamaya, 'Google oryantalizmi' yapmaya gerek yok. Ama Türkiye'nin gerçeklerini de konuşmak gerek.
Litvanya'dan (Vilnius Tech Park) Rusya'ya (Skolkovo) bir çok ülke kendi Silikon Vadisi'nin kurmanın peşinde. Teoride herkes Silikon Vadisi'ni çok iyi bilse de, iş pratiğe döküldüğünde her ülkenin kendi ekonomik ve bürokratik gerçekleri kendini dayatıyor.
Aynayı kendimize çevirelim. Türkiye'de KOSGEB'ler, teknoparklar ve teknoloji geliştirme merkezleriyle en azından KOBİ'ler için bir aşama kaydedildi. TÜBİTAK Martek artık teknoloji serbest bölgesi olarak hizmet veriyor. Bilişim Vadisi'nin sundukları fena değil. Video falan da güzel. Ama bu yapıların içindeki bürokrasinin isteneni verdiği söylemek güç.
Keza sadece devleti suçlamak da haksızlık olur. Teknoparklarda vergi avantajı için türlü numaralar yapan 'dahi girişimcilerin' payını da unutmamak gerekiyor.
Ülkemizde öncelikle oturulması gereken vizyon meselesi ve ABD tipi bir özel sermaye gücü olmayan ülkeler için bu vizyonu oluşturmak da oldukça güç. Dolayısıyla tüm paylaşların istekli ve yapıcı olması gerekiyor.
"Sertifikalı bilişim uzmanlığı"
Bu vizyonu aramak için Bilişim Vadisi projesine dönelim. Bakan Işık, diğer açıklamalarına ek olarak Türkiye'nin acil olarak 70 bin bilişim uzmanına ihtiyacı olduğu dile getirdi. Işık'ın açıklamasına göre 'Türkiye İş Kurumunu'nun da dahil olduğunu çalışmayla Eylül ayında bir bilişim sertifika programı başlatılacak ve bu sertifika uluslararası geçerlilikte olacak. Ancak içeriği konusunda bir detay yok.
Türkiye'de bilişim denilince hemen peşine yapıştırılan 'bilişim uzmanlığı' mesleği (?) yine karşımıza çıkıyor. Bu açıklamalar bilişim dendiği anda Silikon Vadisi'ni düşünen bizim gibiler için biraz hayal kırıklığı. Bakan Işık'ın açıklaması, siyaseten/lafzan da olsa beklediğimiz yüksek teknoloji girişimleri hedefinden farklı bir durum vizyon ortaya koyuyor. Çünkü dünyada yüksek teknoloji girişimlerinin neredeyse tamamı, işsizliği de beraberinde getiriyor.
İşsizliği bitirmek veya bitirmemek, işte bütün mesele bu
Foxconn'un robot işçileri, depolarını robotlara emanet eden Amazon'un ülkelerarası teslimat yapacak 'drone'ları, yaşlı bakımını üstlenen, ev işi yapan, perakende sektörünü dönüştüren ve hatta savaşan robotlar. Bunların hepsi iş ve işçi bulma kurumları için birer tehdit. Bırakın robot teknolojilerini, en basitinden verimli bir SaaS yazılımı bile aynı şeyi yapıyor.
18. yüzyılın sonlarındaki Luddite Hareketi'nin bir benzeri tekrar yaşanır mı bilmem. Ama bir Whatsapp geliştirmek istiyorsak postacıların işsiz kalmasını göze almak gerekiyor. İşsizliği toparlamak için yeni iş alanlarına odaklanmak gerekiyor.
Sözün özü, bilişim vadisi diye bir oluşumdan söz ediyorsak, kabaca, işsizliği azaltmaktan değil işsizliği büyük ihtimalle körükleyecek projelerden bahsediyor olmamız, iyi düşünmemiz gerekiyor; Silikon Vadisi mi kuruyoruz İş ve İşçi Bulma Kurumu mu?