Blok zincir teknolojisi bize nasıl bir gelecek vadediyor?

Her geçen gün daha çok insan Google arama motorunda Blockchain’e bağlı teknolojileri aratıyor. Peki, yakın bir gelecekte blockchain etrafında toplanan bu teknolojiler ana akım olduğunda nasıl bir dünya hayal edebiliriz?
Blok zincir teknolojisi bize nasıl bir gelecek vadediyor?

Kripto para birimleri, DAO'lar, DeFi, MetaFi, NFT'ler ve bütün bunların akıllı kontratlarla optimize edildiği bir ortamda hayatlarımızda ne gibi değişiklikler olabilir? Bu değişikliklerin öncülerinden olmak için henüz geç değil.

Kripto para birimlerinin gelecekteki kullanım alanları

Daha önce kriptonun özellikle Web3 üzerinden daha çok kullanıcıya ulaşmasının nasıl mümkün olacağını ve gidişatın da bu yönde olduğunu anlatmıştık. Önceki yazımızda da bahsettiğimiz üzere; araştırmalara göre analistler, kripto pazarının önümüzdeki yıllarda daha da artan bir hızla büyüyeceğini tahmin ediyor. Bunda kripto para birimleri ile yapılan işlemlere gelince, geliştiricilerin gittikçe kullanıcı dostu arayüzlere geçmesinin büyük payı var. Bu sayede kripto kullanımı yavaş yavaş ana akım oluyor.

Merkezi finansal yapılar her ne kadar blockchain teknolojisini kavradıkça baskılamaya çalışsa da kripto para birimleri küresel anlamda gittikçe daha çok benimsenmeye başlıyor. Öncelikle şunu kabul edelim: Kriptonun doğası; hükümetler, merkez bankaları ve VC’ler gibi merkezi ana akım kurumların çıkarlarıyla taban tabana zıtlaşıyor. Kriptonun doğası, hortumlama ve yolsuzluk gibi niyetleri olanların, sisteme entegre edilmiş komisyoncuların çıkarlarıyla da çakışıyor. Kriptonun özünü oluşturan merkeziyetsizlik, doğası gereği şeffaflık, değişmezlik ve güvenlik ilkelerini içinde barındırıyor. Kriptonun 2008 Dünya Ekonomik Krizi’nin hemen ardından inşa edilmesi bir tesadüf mü? Bazıları bu zamanlamanın tesadüf olmadığını, büyük ana akım kurumların yaptığı hatalar sonucu oluşan bu krize karşılık, insanlara finansal gücü geri vermeyi ve fırsat eşitliğini amaçladığını düşünüyor. Bundan sonra itibari paraya ve merkezi bankacılığa olan ekonomik bağımlılığı azaltmak veya sona erdirmek amacını güttüğü de düşünülüyor. Tabi en azından Bitcoin’in ne olduğunu ve gelecekte neye dönüşebileceğini o zaman anlayabilecek olanlara.

Günümüzde, düzenleyici kurumlar ve kripto kuruluşları arasındaki çekişme, kriptonun gerçekten de ana akım haline gelmeye başladığının kanıtlarından biri olmasa bile bazı kurumların kriptodan korktuğunun açık bir göstergesi. Regülasyon tabi ki kötü bir şey değil ancak, merkezi kurumların, kriptoyu da kendilerine benzetmek için biraz merkezilik aşılamaya çalıştığına şahit olmak oldukça eğlenceli.

Bu arada her merkezi yapının da bu şekilde davranmadığını belirtelim. Örneğin El Salvador, Bitcoin’i yasal para birimi yapmasıyla son zamanlarda çok konuşulan bir ülke. Görünen o ki, bazı ülkeler de El Salvador’un ayak izlerini takip etmeye çalışıyor. Bu, kripto paraların gittikçe daha çok ülkede yasallaşacağı anlamına geliyor. Böyle bir ortamda kriptonun uzun bir süre burada kalacağı ortada. Son yıllarda Bitcoin edinen Tesla, MicroStrategy ve Square gibi dev firmaları da unutmayalım. Allied Market Research’ün yayınladığı rapora göre; kripto para piyasasının 2030 yılına kadar yaklaşık 3 katlık bir artışla 5 trilyon dolarlık bir değere ulaşacağı tahmin ediliyor.

Kripto gelecekte geçerli bir ödeme şekli olacak mı?

Kripto paralar, özünde bir değer barındırmadığı gibi iddialarla uzun süre eleştirilse de bu algı artık yavaş yavaş değişiyor. Pandemi ortamı, iş yapma şeklini global anlamda değiştirdi. Bu da ister istemez birçok insanı dijital ödeme kolaylığıyla tanıştırdı. Hatta 2020’nin Kasım ayında yayınlanan BKM verilerine göre; internetten kartlı ödemeler yüzde 52 artarken, temassız ödemeler 210 milyon TL'ye ulaştı.

Yine de işletmeler, hemen her tüzel ve özel kişilik gibi kripto paralara şüphe ile yaklaştıklarından dolayı kripto para birimlerini bir ödeme şekli olarak benimsemekte yavaş kaldılar. Ancak kripto küresel çapta daha çok anlaşıldıkça, gelecekte daha fazla işletmenin, kriptoyu kabul etmenin, işlem ücretlerinden tasarruf etmek gibi faydalarını fark edeceğini ön görebiliriz. Pandemi süreci bizi eve kapattığında, ilginç bir şekilde bir çok insan kriptoyla ilgilenmeye ve anlamak için çaba sarf etmeye başladı. Bu süreç, kriptonun geçerli bir ödeme seçeneği olarak hız kazanmaya başlamasına da önayak oldu diyebiliriz. PayPal, Visa ve Mastercard gibi devasa ödeme platformları, müşterilerinin kripto alıp satmalarını ve bunlarla başka işlemler yapmalarını artık mümkün kılıyor. PayPal artık Bitcoin (BTC), Ether (ETH), Bitcoin Cash (BCH) ve Litecoin (LTC) gibi kripto paralarla işlem yapmak için kullanılabiliyor. Visa, kullanıcılarının Ethereum ağı üzerinde sabit coin’lerle işlem yapmasına olanak tanıyor. Mastercard ise 2021'in sonlarında kripto kartını piyasaya sürdüğünü duyurdu ve ödeme ağındaki bankaların kripto para hizmetleri sunmasına izin vereceğini açıkladı.

Finans devlerinin kriptonun bir ödeme şekli olarak kullanılmasına yönelik bu yarışları, kriptoyu ödeme şekli olarak kabul etme konusunda hâlâ kararsız olan diğer işletmeleri de treni kaçırmamak adına kamçılayacak.

Hisse senedi yerine kripto para birimi

Günümüzde pek çok modern işletme, kriptodan bağımsız olarak, çalışanlarıyla şirket kârını hisse senedi dağıtarak paylaşıyor. Bu yaklaşım, geleneksel birçok firma çalışanlarının aksine, çalışanlarını müthiş bir şekilde motive ediyor çünkü çalışanlar bir anlamda firmayı sahipleniyor ve kendi firmaları adına çalışmış oluyorlar. Bu da verimliliği büyük ölçüde artırıyor. Hatta yakın zamanda Unicorn statüsü kazanan Insider, bunun en güzel örneklerinden biri. Şirket, 2021 yılında hisse sahibi çalışanlarına nakit çıkışı hakkı sunarak, nakit çıkışı isteyenlerden hisselerinin bir bölümünü satın almak için yaklaşık 8 milyon lira ayırdığını açıklamıştı.

Yakın bir gelecekte, bu hisse senetlerinin yerini büyük olasılıkla şirketlerin kripto para birimleri alacak. Bu şekilde her işletme, çalışanlarının iştirak edebileceği, kendine ait bir ekosistem oluşturabilecek. Şirketler ayrıca, kripto para birimi kullanarak, geleneksel halka arz modellerinde (hisse senedi) uygulanan ekstra ücretleri de aradan çıkarabilecekler. Şirketlerin kendi kripto para birimlerini yaratması için vakit henüz erken çünkü bu yepyeni bir sistem kurmak ve yepyeni bir teknolojiye adapte olmak demek. Ayrıca, bu sistemi işletmelere entegre edebilecek kalifiye elemanların yetişmesi de biraz zaman alacak. Ancak, kripto paralar benimsendikçe giderek daha fazla işletmenin kendi ekosistemlerini kripto paralar ve akıllı kontratlar vasıtasıyla yarattığını görmek hiç şaşırtıcı olmaz.

Çalışan maaşı olarak kripto

Bildiğiniz gibi Pandemi ile birlikte çalışma şeklimiz uzaktan çalışmaya dönüştü. Bu süreçte, birkaç şirket şimdiden çalışanlarına kripto para ile ödeme yapmaya başladı bile. Özellikle dünyanın farklı yerlerinde ekiplere sahip olan global şirketler, çalışanlarının maaşlarını kripto ile ödemenin çeşitli avantajlarından yararlanıyor. Bu şirketler, dünyanın herhangi bir yerindeki çalışanına çok daha az komisyon ve transfer ücreti ödeyerek ödeme yapabiliyor. Çünkü kripto para birimleri için ‘ülkeler arası transfer’ diye bir kavram yok. Kripto para birimleri, yine ülkeler arası transfer kavramından bağımsız olarak kolayca yerel para birimlerine dönüştürülebileceği için çalışanlar için de uygun bir seçenek olarak konumlanıyor. Üstelik bu sayede çalışanlar maaşlarının bir kısmını direkt olarak yatırıma da dönüştürebileceklerdir.

Kripto cüzdanlar ve kitlesel fonlama

Ülkemizde de yaygın olarak kullanılan kitlesel fonlama platformları, birçok girişimin hayata geçmesinde önemli bir rol oynuyor. Hatta bunlardan Fonbulucu ve fongogo sıkça gündeme gelen kitlesel fonlama şirketleri arasında yer alıyor. Bu arada Fonbulucu’nun yakın zamanda 150 milyon TL değerleme üzerinden 4,5 milyon TL yatırım aldığını hatırlatalım.

Bu alanın öncüsü Kickstarter’da projeler, şeffaflık ve dürüstlük adına, fonlar toplandıkça yapılan geliştirmelerden kitlelerini haberdar ediyorlar. İhtiyaç duyulan fonun belli bir tarihe kadar sağlanamaması durumunda ise sistem herkesin parasını iade ediyor. Böylece, platform aracılığı ile karşılıklı güven ve düşük risk tesis edilmiş oluyor.

Aynı sistem güvenli kripto platformlarında da geçerli. Artık daha kullanıcı dostu arayüzler aracılığıyla daha anlaşılır hale gelen bu platformlar, kolay kullanımları sayesinde daha çok insan çekiyor. Aradaki tek fark, burada üçüncü parti platformlar yerine akıllı kontratlar vasıtasıyla güvenliğin sağlanması. Özel bir blok zincir cüzdanı kullanan kitle fonlaması, sermayelerini artırmak isteyen küçük işletmeler için şeffaf bir süreç sunuyor. Böylece hem yatırımcıların hem de kripto şirketlerinin karşılıklı güvene dayanarak işlem yapmaları için ortam sağlanmış oluyor. Ayrıca bu sayede bağış toplayıcılar hem şeffaflıktan ödün vermemiş oluyor hem de temelde karşılıklı güveni tahsis etmek için kullanılan üçüncü parti platformlara komisyon ücretleri ödemek zorunda kalmıyor.

Blockchain tabanlı akıllı kontratlar vasıtasıyla güvenlik nasıl sağlanır?

Cüzdana ait akıllı kontrat hash’ini giren herkes, hangi cüzdanın ne kadar bağış yaptığını ve havuzda ne kadar para toplandığını açık bir şekilde görebiliyor. Ayrıca akıllı kontratlar da halka açık, yani açık kaynak olduğundan, herkes bu kodlara bakarak havuzun kilitli olup olmadığını, hangi şartlar karşılandığında kilidin açılacağını veya bu kontratın bir güvenlik açığı olup olmadığını da görebiliyor. Aslında burada karşılıklı taraflardan ziyade, değiştirilemez olan akıllı kontrata güveniliyor. Bu da nihayetinde karşılıklı güvene gerek olmayan (trustless) bir sistem demek.

Merkeziyetsiz otonom organizasyonlar (DAO) olarak yapılanma

Hatırlarsanız daha önce ‘DAO nedir? Nasıl çalışır?’ sorularını yanıtlarken, Ethereum çatallanmasında DAO'nun rolü, Blockchain ve NFT oyunları ile DAO ilişkisi ve DAO'ların markalar için vadettiklerini size aktarmıştık.

Merkeziyetsiz otonom organizasyon (DAO - Decentralized Autonomous Organization) kavramı, organizasyonların geleceğini büyük ölçüde etkileyecek bir sistemdir. DAO, devletlerden şirketlere, her türlü organize yapıya, geleneksel organizasyon yapılarının sağlayamayacağı faydaları sağlıyor. Bunun en başında da bürokrasinin kaybettirdiği zamansal ve ekonomik maliyeti geri kazanmak geliyor. DAO'lar, blok zinciri teknolojisinin bir öğesi olan akıllı kontratlar vasıtasıyla, karmaşık iş akışlarını düzene sokmaktan, dosyalama izinleri, imzalama ve onay vermeye kadar bürokrasi gerektiren, sıkıcı ve uzun evrak işlerini otomatik olarak gerçekleştirdiği için önemli ölçüde kolaylık sağlamış oluyor. DAO'lar ayrıca hükümetlerdeki yolsuzluğu önemli ölçüde azaltma potansiyeline sahiptir. Her işlem blok zincirine yazılacağı için, kayıtlar her zaman halka açık olacaktır. Ayrıca bu işlemler geri alınamaz ve silinemez. Bu da yolsuzluk yapmayı düşünenlerin iki kere düşünmesini sağlayacaktır.

Çalışma şeklimiz şimdiden değişti ve şirketlerin farklı şekilde yapılandırıldığı bir gelecek hayal etmek zor değil. DAO, iş yapma şeklimizi değiştirme, hatta global anlamda iş etiğimizi geri kazandırma potansiyeline sahip olan ve yakından izlenmesi gereken büyüleyici bir kavram.

Peki bankacılık hizmetlerine ulaşamayanlar?

Dünya nüfusunun dörtte biri civarında insanın şu anda banka hesabı olmadığını ve bankacılık hizmetlerine erişmenin bu insanlar için neredeyse lüks olduğunu biliyor muydunuz? Bu insanlar için kripto para birimi kullanmak, geleneksel bankacılık sisteminin sunduğu hizmetlere olan ihtiyacı karşılayabilir. Birkaç girişim, fakir ülkelerde bankacılık hizmetinden faydalanamayanları, kripto para birimleri aracılığıyla bu hizmetlerden yararlandırmak için çalışıyor. Bu tip platformlara örnek olarak Afrika'daki Kotani Pay ve Leaf’i verebiliriz.

2020 Temmuzunda Politika Analiz Laboratuvarı (PAL) tarafından hazırlanan “Dijital Finansal Kapsayıcılık” raporuna göre yüksek gelir seviyesindeki ülkelerde 15 yaş üstü bireylerin yüzde 92’sinde banka hesabı bulunurken Türkiye’de 15 yaş üstü bireylerin sadece yüzde 69’unun banka hesabı bulunuyor. Buna karşılık, ülkemizde kadınların sadece yüzde 54’ünün, düşük gelirlilerin ise yüzde 56’sının banka hesabı bulunuyor.

Kripto para birimleri mal ve hizmetler için ödeme yapmak, para göndermek ve almak, faize yatırmak, oy vermek ve çok daha fazlası için kullanılabiliyor. Ayrıca geleneksel bankacılık sisteminin sağlayamadığı güvenlik ve mahremiyeti de sunuyor. Görünen o ki; yakın bir gelecekte sadece bankacılık hizmetlerine ulaşamayanlar değil, bunu geleneksel bankacılığa tercih edenler de DeFi’a geçebilir. DeFi ile başka neler mi yapılabilir?

DeFi platformlarında borçlanmak da mümkün

Hem borç verenler hem de borç alanlar için daha yönetilebilir koşullarla kredileri kolaylaştıran DeFi platformlarının ortaya çıkışı, insanların ve işletmelerin borçlanmaları için yeni fırsatlar yarattı.

Borçlanma, genellikle kötü bir şey olarak görülür. Ancak borç, hesaplı ve dikkatli olarak kullanıldığında işletmelerin zor zamanlarda ayakta kalmasına yardımcı olabilir. Üstelik bu borçlanmaların faiz oranları bankaların sunduğundan çok daha düşük olduğu için, işletmeler sadece önemli derecede tasarruf etmekle kalmıyor, borçlar daha kolay ödenebilir olduğundan riski de azaltıyor.

Şu anda birkaç platform, işletmelerin DeFi yoluyla borçlanmalarına imkan tanıyor. Bu platformlara örnek olarak Dharma, dYdX ve Compound'u verebiliriz. Bu platformlarda toplanan borç para, genellikle işletme sermayesi veya işletme maliyetlerini karşılamak için kullanılıyor.

Dünya çapında birçok işletme pandemi dolayısıyla zor dönemler yaşıyor. Özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler her ne kadar modern ülkelerde devlet desteği ile ayakta kalabilmiş olsalar da, fakir ülkelerde işletmeler ya kapandı ya da ayakta kalma mücadelesi veriyor. Yakın bir gelecekte pandemi sona erdiğinde, işletmeler yeniden ayağa kalkmak için DeFi kredilerine yönelebilir. Böylece DeFi’ın önümüzdeki yıllarda daha popüler hale gelmesini bekleyebiliriz. Kullanım kolaylığı ve rekabetçi faiz oranları, DeFi kredisini oldukça çekici bir seçenek haline getiriyor.

MetaFi (Metaverse DeFi)

Citi’nin geçtiğimiz ay yayınladığı Metaverse and Money adlı rapora göre, geleceğin Metaverse'ü dijital olarak yerel tokenları daha fazla kapsarken, paranın görece daha geleneksel formlarını da kabul edecek. Para kavramı, oyun içi tokenlar, sabit para birimleri, merkez bankası dijital para birimleri ve kripto para birimleri ile Metaverse'de çeşitlilik içeren ve değişken bir yapıya sahip olabilir. Şu anda kullanılan ödeme sistemleri, Metaverse için yetersiz kalıyor. Bu nedenle Citi, MetaFi’da Merkeziyetsiz finansal sistemler (DeFi) ile mevcut geleneksel finansal sistemlerin bir arada var olacağını düşünüyor.

NFT'ler ve etrafında toplananlar

NFT’ler, fiziksel varlıklardan dijital sanat eserlerine, koleksiyon parçalarına, spor kartlarına kadar her şeyi temsil edebiliyor. NFT’lerin bir özelliği de benzer kafada insanları bir araya toplama potansiyeline sahip olmasıdır. Aynı psikolojik rahatsızlığa sahip olanlardan aynı süper kahramanı sevenlere kadar çok çeşitli topluluklar oluşturulabilir.

Örneğin, bilgisayar oyuncularının NFT'leri yaratmasına, takas etmesine ve toplamasına izin veren CryptoKitties, Gods Unchained ve Axie Infinity gibi oyunlar mevcut. Bu oyunların zamanlarındaki başarısı, NFT'lere ve NFT’ler etrafında şekillenen GameFi’ya olan talebin potansiyelini her ne kadar ortaya koyuyor olsa da asıl sükseyi yakın gelecekte NFT'lerin oyunda kullanımını sürdürülebilir bir ekonomik sisteme akıllıca entegre eden oyunlar yapabilir.

NFT'ler için sürekli olarak yeni kullanım alanları ve faydalar geliştiriliyor. Bu, dijital içeriklerle etkileşim kurma biçimimizde devrim yaratabilir. Örneğin Decentraland'da insanlar Metaverse'te, NFT olarak sahip oldukları üç boyutlu avatarlarıyla hologram bir konser izleyebilir, karakterlerinin yeteneğine göre oradan oraya uçabilirler. Böyle alanlarda da insanlar, avatar kimlikleri üzerinden topluluklar yaratmaya başladıkça, NFT topluluklarının çok daha geniş bir alanda çeşitleneceğini ön görebiliriz.

Avatarlardan bahsetmişken, D2C'den (Direct to Consumer) sonra yeni kullanıcıları tanımlamak için kullanılan D2A (Direct to Avatar) ifadesi stratejilerin, markaların dijital mağazaları, deneyimleri ve blok zincir tabanlı evrenlerini oluşturacak ürünlerin avatar ekonomisinin yapı taşlarını oluşturacağı tahmin ediliyor. Yani daha açık bir ifadeyle, çok da uzak olmayan bir gelecekte örneğin Decentraland’de, arsa sahipleri tarafından kiralanan reklam panolarında bilindik markaların reklamlarını görmekle kalmayacağız aynı zamanda belki bu arsalarda kiraladıkları mağazalarda ürünlerini satın alabileceğiz. Hatta bazı durumlarda belki bazı ürünleri avatarlarımız veya VR gözlüklerimiz vasıtasıyla deneyimleyebileceğiz.

Teknoloji dünyasındaki gelişmeleri takip edin. Neleri size ulaştırmamızı istersiniz?
Abonelik kaydınız başarıyla oluşturuldu.