Konuk yazarımız Av. Sertel Şıracı, bilişim hukuku konusunda çalışmalar yapmaktadır ve HukukiWeb isimli programımızın da yapımcısıdır.
Yıllar önce ekranın bir köşesinde çalışan reklamlar vardı, ekranın sahibi olarak kullanıcıya reklamlar gösterilir, kullanıcıya da ödeme yapılırdı. Sonra internet siteleri ücretsiz uygulama ve içerikler karşılığında reklam geliri elde etmeye başladı, reklam ağları kuruldu. Bir servis ücretsizse, 'ücret sizsiniz' teorisinden hareketle her reklam gösteren hizmet özellikle kişisel verilerin korunması açısından hedef tahtası olmaktan kurtulamadı. Davranışsal reklam izleme yöntemlerine bir de “malvertising” olarak isimlendirilen reklamlarla zararlı yazılım dağıtımının yapılmasının artması ile birlikte konuya siber güvenlik sektörünün de dahil oldu. Bu defa daha fazla güvenlik için reklam engelleme yazılımlarını konuşmaya başladık.
Dijital reklamcılık bütçesinin, TV reklam harcamalarını yakalamasıyla bu yazılımlar ciddi gündem oluşturmaya başladı. 2015 yılında reklam engelleme yazılımları sebebiyle 21.8 milyar dolarlık bir gelir kaybına uğrayan içerik sahipleri ziyaretçisine derdini anlatmaya devam etti. Son olarak Facebook’un reklam engelleme yazılımlarını atlatacağını ve Adblock Plus’ın buna cevabı ile başlayan atışma ile tartışma daha da büyüdü.
Reklam verilen alanın sahibi kim?
İçerik sağlayıcı ile ziyaretçi arasında yazılı olmayan bir anlaşma söz konusudur. Bu teoriye göre içerik sağlayıcı, ücretsiz içerik sağlamasının karşılığında reklamlardan gelir elde ediyor. Ziyaretçi bir reklam engelleme yazılımı kullanıyorsa, bu yazılı olmayan anlaşmayı ihlal ediyor. İçerik sağlayıcı da bu ihlal karşısında içerik göstermeme hakkını kullanıyor.
Reklam alanının sahibi, ekranın da sahibi ziyaretçidir teorisine göre ziyaretçi çerezlerle izlenmemek, reklamla buluşacak zararlı yazılımlardan korunmak, hızlı sayfa yüklemesi, temiz sayfalarla daha iyi bir kullanıcı deneyimi için reklamları engelliyor. Bu güvenlik firmalarının da kendilerine dayanak yaptığı bir savunma. Ve gün geçtikçe artan güvenlik kaygıları ile birlikte ibre bu teoriye doğru kayıyor.
Bu arada konuyu reklam verenler açısından da değerlendirmek gerekiyor. Örneğin televizyon reklamlarında, yayıncı kuruluş saniye başına bir bedel ile ekranın tamamını veya bir kısmını reklam verenin kullanımına bırakmaktadır. Aynı şekilde internet sitesinde belirli bir alan bir reklam ağına veya direkt reklam verene reklam alanını tahsis ediyor. Reklam engelleme yazılımları bu alandaki reklamı engelleyerek veya yerine başka reklam göstererek reklam ağlarının da tepkisini çekiyor.
Bu konu geçtiğimiz yıllarda davalara da konu oldu. Adblock Plus aleyhine Almanya’da dört dava açıldı ve Adblock Plus dördünü de kazandı. Yargının ortak görüşü yazılımı kullanıcılar kendi rızası ile indirdiği için rekabeti ortadan kaldıran bir durumun olmadığı yönünde. Hatta bir kullanıcının reklam engelleme yazılımı kullandığını kontrol etmenin Avrupa Birliği açısından kişisel verilerin korunmasının ihlali olacağı yönünde görüşler de mevcut. Buraya kadar hukuk, kullanıcının rızası ile kullanıcı lehine hizmet veren reklam engelleme yazılımlarından yana.
Her reklamı engellemek için yola çıkan Adblock Plus, bir süre sonra kriterlere uygun “Kabul Edilebilir Reklamlar” şeklinde bir ağ kurdu. Adblock Plus, beyaz liste mantığı ile çalışan bu uygulamayı ComboTag ile birlikte reklam verenler için daha cazip hale getirmeye çalışıyor. Konunun Adblock Plus kendi reklam ağını kurup, reklam satacak şeklinde yansıtılmasıyla reklam engelleme yazılımlarında yeni bir döneme girilmiş oldu.
Kullanıcılar açısından reklam engelleme sözü verip, “iyi” reklamların gösterilmeye başlanmasına tepki gösterilmesi üzerine şirket kullanıcılar dilerse bütün reklamları engelleyebilir açıklaması geldi. Engellenen reklam alanları boş gösterilmeyip bu alanlarda ücret ödeyen beyaz listedeki reklamların gösterileceği bir model de eklenenince işin içerisine para giriyor. İşte bu andan itibaren konuya sadece tüketici cephesinden değil, ticari olarak da bakılmaya başlanacaktır. Özellikle reklam gelirlerinden mahrum kalan site sahiplerinin değiştirilen reklamlar üzerinden elde edeceği gelirin tatmin edici olması gerekiyor.
Reklam engelleme yazılımlarına ihtiyaç duyulmasının sebebi, reklam ağlarının mahremiyete önem vermeyen, ziyaretçilere saldıran davranışları oldu. Şimdi Google dahil olmak üzere bütün reklam ağları kullanıcı deneyimini artırmak yönünde gayret göstereceklerinin sözünü veriyor. Reklam ağlarının kendisine çeki düzen verecek olması, reklam engelleme yazılımlarının sağladığı en önemli faydadır.
Reklam engelleyerek milyonlarca kullanıcıya ulaştıktan sonra reklam verenlere benim ağım üzerinden reklam verirseniz sorun yaşamazsınız denilmesi kulağa biraz şantaj gibi geliyor. Dahası hangi reklamın iyi hangisinin kötü olduğuna bir şirketin karar vermesi onu otorite haline getiriyor. İşte bu sorumluluğun da bir bedeli olacaktır.
Adblock Plus bundan sonra daha yakından takip edilecektir. İlk hatasında, hakkında yeni davalar açılacaktır. Bazı reklam ağları rakip oldukları için ağa dahil edilmediklerini iddia edecektir. Küçük işletmeler, rekabet ortamının bozulduğunu, büyük işletmelerin tekel oluşturduğunu gündeme getirecektir. Kişilerin güvenliği konusunda sorumluluk yüklenen Adblock Plus, kullanıcı mahremiyetini ikinci plana atması halinde mahkemelerin de bakışı değişecektir. Adblock Plus’tan reklam kriterlerini şeffaf olarak yayınlaması, özellikle davranışsal reklamcılık için bir kriterlerinin net olması aranan özelliklerden olacaktır. Sonuçta kullanıcının bilgilendirilmesi ve rızasının alınması, şirketin platform için verdiği sözleri yerine getirip getirmemesi, şirketin şeffaf kurallar dışında gizli uygulamalarının var olması hukukçular için önemli kriterler olacaktır.