Facebook'un yeni Açık Ağ (Open Graph) sistemi içerik uygulamalarıyla her aktivitemizi (oku, dinle, izle) otomatik olarak arkadaşlarımızla paylaşıyor. Cnet'ten Molly Wood bu yeniliği eleştiren yazısıyla ciddi bir noktaya parmak bastı. Yakın gelecekte tıkladığımız tüm bağlantıları başkalarıyla paylaşmaya hazır mıyız?
Molly Wood yazısında hem bağlantı paylaşımının yoğunluğundan hem de yeni bir bağlantıyı ziyaret etmek için bir uygulama kurma zahmetinden şikayet ediyor. Asıl değerli olanın bilinçli paylaşımlar olduğunu ileri sürüyor. Bu durumun değişmesini bekleyen ve kendine taraftar arayan Wood yazısının sonunda Google Plus'a yol göstermekten de geri kalmıyor.
ReadWriteWeb'den Marshall Kirkpatrick ise Molly Wood'a katılmakla beraber Facebook'u zararlı bir yazılım olarak nitelendirecek kadar ileri gidiyor. Kullanıcılarının memnuniyetsizliğinden ve Facebook'un zorlayıcı tutumuna sitem ediyor.
Wood ile Kirkpatrick'in ortasını bulmaya çalışan Richard MacManush, önceki fikirlerinin arkasında duruyor ve Facebook'un paylaşım kavramını yeniden tasarladığını söylüyor. Kullanıcıların ilgili uygulamayı kurarak otomatik paylaşımı seçmiş olduğunu ve bu yeniliğin henüz olgunlaşmadığını ama yerine oturacağını ifade ediyor.
Sorulması gereken bir kaç soru var..
Arkadaşlarımızın okuduğu her bağlantının bildirimlerimizde görünmesini istiyor muyuz? Bir uygulamaya (Guardian, İzlesene vb.. ) ait tıkladığımız her bağlantıyı çevremizle paylaşmak istiyor muyuz? Saklanacak bir şeyimiz olmasa dahi, kişisel gizliliğimizin bu kadar şeffaf olması kabul edilebilir mi? Bu durum hayatımızı kolaylaştırıyor mu yoksa bilgi bombardımamanını mı körüklüyor? Seçimli paylaşım yapmanın kötü olan tarafı neydi?
Bu soruları cevaplamak, elbette ki sormaktan daha zor. Ancak vardığım kanaat Wood ve Kirtpatrick'in görüşlerine paralel. Facebook'un Açık Ağ sistemiyle hem kitlesel bilgi alışverişini hem de kişisel bilgileri fazlasıyla dışa vuruyor. Kullanıcılara abone olma özelliği bu mantığı yakın çevremizin dışına taşırıyor.
Eric Schmidt'in 'Saklanacak bir şeyiniz yoksa kormanıza gerek yok.' söyleminin bir benzerini uygulayan Facebook, kişisel gizlilik kaygılarıyla duymaya başladığımız 'kişisel gizlilik anlayışımız genişletiliyor mu' sorusuna da olumlu karşılık veriyor. Sosyal ağlar gerçek hayatta olsa bu kadar paylaşımcı olur muyuz sorusunu tekrar akıllara getiriyor.
Şahsen okuduğum, dinlediğim ya da izlediğim her şeyi paylaşmak istemem. Bunun gizli kapaklı işler çevirmekle alakası yok. Sadece insani açıdan izlenme etkisi altında bulunmak (izleyen kim olursa olsun) pek tercih edilecek bir durum değil. Bilinçli paylaşımların etkisi ve bu paylaşımlardan tahlil edebilecekler bence daha fazla.
Facebook'un bu sistemi gücü sebebiyle önemli bir kullanıcı kitlesine kabul ettirmesi mümkün. Zaten tıkladığımız her şeyin takip edildiğini düşünenler Facebook'un pazarlama gücünü de çok kafaya takmayabilir. Richard MacManush da gelecekte bu sistemi temel alacağımızı söylüyor ki Facebook bir yandan yaylım ateşine başlarken diğer taraftan bir şeyleri toparlıyor. Artık kullanıcıların gönderimlerini sınıflandırabilmemizi sağlıyor artık. Örneğin komik videolar gönderen arkadaşımın video aboneliğinden çıkabiliyor, sadece durum güncellemelerine abone olabiliyorum. Bu benim daha fazla bilgiyi karşılayabilmem için yer açıyor. Tabii bu kısa yoldan otomatik paylaşımları kabul edeceğim anlamına da gelmiyor.
Biraz kişisel seçimlerin yön vereceğini düşündüğüm otomatik paylaşım dünyası, hemen her web sitesinde tek tıkla paylaşım yaptırabilen Facebook için neden bu kadar önemli bilmiyorum. Belki de büyük gazeteleri ve medya sitelerini (bir kara delik misali) içine çekebilmenin yolu buydu. Ancak bu bedel bana göre kullanıcı deneyiminin göz ardı edildiğini gösteriyor ki bu Facebook'un geleceği için hiç iyi değil.
Her zaman bir kaç kişi arasındaki küçük sohbetlerin daha özel ve keyifli olduğuna inanıyorum. Facebook şimdilerde bu görüşümün aksine hareket ediyor. Büyüdükçe sohbet ortamımızı genişletiyor ve kendi odağını kaybediyor. Bu durumun Facebook'u kesinlikle bitireceğini söyleyemem, belki de sosyal ağ dediğimiz şey gelecekte böyle bir şey olacak...