Geçtiğimiz günlerde, Netflix Türkiye'nin ilk orijinal içeriği Hakan: Muhafız hakkındaki detaylı bir inceleme yazısını sizlerle paylaşmıştık. Neden beğendiğimizi ve neden beğenmediğimizi uzun maddeler halinde açıklamıştık. Önceki yazıda da belirttiğim gibi, benim Hakan: Muhafız'ı beğenmiş olmamdaki en büyük etken, Türk yapımlarının Netflix ile globale açılmasının artık daha kolay hale gelmiş olmasıydı. Dünyanın önde gelen gazetelerinden The New York Times da farklı düşünmüyor olacak ki Hakan: Muhafız'a benzer bir başlıkla birlikte yer verdi.
"Can Netflix Take Turkey’s TV Dramas to the World?" başlığıyla yayınlanan yazıda, ilk olarak Londra'da seriyi izleyen Nadir Akhtar isimli birinin görüşlerine yer verilmiş. Yazarın cümlelerine göre Akhtar, İstanbul'u kötülükten kurtarmak için süper güçlerini keşfeden Hakan'ı baş karakter olarak izlediğimiz diziyi izlerken "Lütfen, babasını öldürme!" diye bağırıyor ve Türk dizilerinde genellikle yetimlerin olduğunu ve asıl kişinin genel olarak ebeveynlerinden sadece biriyle yaşadığını söylüyor. Genel olarak ekranda yayınlanan yapımlara ya da izlediğimiz kasvetli filmlere baktığımızda bunun hiç de yanlış bir gözlem olmadığını söyleyebiliriz.
Orta Doğu'dan Latin Amerika ve Avrupa'ya
The New York Times'dan Alex Marshall'a göre Hakan: Muhafız, Türk televizyon dramasının dünya çapında nasıl yayıldığının en son kanıtı. Aslında her gece ekran başında soluksuz izlenen diziler de farklı bir noktada değil. Yine daha önceki yazıda bahsettiğim gibi, özellikle Orta Doğu'da Türk dizileri ve oyuncuları çok seviliyor. Hatta geçtiğimiz günlerde izlediğim bir videoda, Arap ülkelerinden birinde kraliyet ailesinden olan bir kadının Kıvanç Tatlıtuğ'u çok sevdiğini, İstanbul'a geldiğinde onunla oturup çay içmek için kendisine haber gönderdiğini öğrendim. Kısacası Türk dizileri, Orta Doğu ülkelerinde halk tabakasından saraya bile geçmiş konumda. Her ne kadar bazı ülkelerde internet yasak olsa bile belirli bir kesimin üzerindeki kişiler için bu yasaklar işlemiyor ve Hakan: Muhafız da muhakkak Orta Doğu'da en sevilen dizilerden biri olmaya başlayacak gibi duruyor.
The New York Times'a göre bu sevgi sadece Orta Doğu ile sınırlı kalmıyor ve Latin Amerika'ya da sıçrıyor. Birçok Latin Amerika ülkesinde de kültürlerin benzerliğinden dolayı Türk dizilerinin sevildiğini söylemek mümkün. Zira YouTube'da herhangi bir Türk yapımının fragmanının altındaki yorumları incelerseniz, The New York Times'ın bu konuda ne kadar haklı olduğunu ilk elden anlayabilirsiniz.
Politik tavırları da etkiliyor
İşin ilginç bir boyutu da bu yapımların ülkelerdeki politik tavırları da belirliyor olması. Örneğin; 1 Mart tarihinde, Türkiye ve Katar ilişkilerinin iyi olması Suudi Arabistan'ı kızdırmış ve ülkede yayınlanan tüm Türk dizileri bir anda ekranlardan kaldırılmıştı. Bu da aslında sıradan bir yapım diyerek üstünde belki hiç kafa yormadığımız içeriklerin ülkeler için ne kadar önemli olduğunu da kanıtlıyor. Bu yüzden Hakan: Muhafız'ın Netflix gibi bir platformda yayınlanması da ciddi bir önem taşıyor. Biz ister beğenelim, ister beğenmeyelim.
The New York Times'a göre Türk dizileri Orta Doğu ve Latin Amerika'dan sonra Avrupa'ya da hızla yayılıyor. Geçtiğimiz yıl "Fatmagül'ün Suçu Ne?" dizisi İspanyolca dublaja kavuşmuş ve İspanya'nın bir bölümü tarafından çok beğenilmişti. Üstelik Avrupa'nın sevgisi bununla da sınırlı kalmıyor ve Türk yapımları Bulgaristan'dan İsveç'e kadar birçok ülkede beğeniyle karşılanıyor.
Türkiye'nin bilinmeyen tarafı
Nadir Akhtar, Türkiye'de bir dizide iki karakterin ekran başında öpüşmesinin ciddi bir sıkıntı yaratabileceğini söylüyor ve RTÜK gerçeğini bir kez daha hatırlatıyor. Ancak Hakan: Muhafız'da çok daha cüretkar sahnelere ve küfürlere şahit oluyoruz, bu da dijital yayıncılığın önemini bir kere daha kanıtlıyor. Sonuç olarak, Hakan: Muhafız, dünyanın birçok bölgesinde merakla izleniyor ve Türkiye'nin bilinmeyen yönünü de izleyicilere aktarıyor. Bu da hem Türkiye hem de Türk yapımları için ciddi bir önem arz ediyor.
Hakan: Muhafız'ın ikinci sezon onayı aldığını ve Netflix Türkiye'nin Beren Saat'li ikinci bir orijinal içerik için hazırlandığını da hatırlatalım. The New York Times'daki yazıyı detaylı olarak buradan inceleyebilirsiniz.
İlk Yorumu yazmak ister misiniz?
Yorum Yazmak için Giriş Yap