Konuk yazarımız Koray Öztürkler, KOZ Partners'ın Kurucusu ve Genel Müdürüdür.
Dijital ticaret, dijital dönüşümün tüm hızıyla yaşandığı günümüzde, dünyadaki sınırları ortadan kaldırdı. Bir birey olarak, dünyanın herhangi bir noktasındaki herhangi bir dijital satış platformuna internet ile erişip, mekan, zaman gözetmeksizin, arzu ettiğimiz ürünleri satın alıyor, bunları kapımıza kadar getirtiyoruz. Diğer taraftan, yurt dışında yerleşik tüketiciler de, Türkiye deki platformlara erişim sağlayarak, seçtikleri ürünleri satın alıyorlar kendi ülkelerine getirtiyorlar.
İşte bu nedenle, sınır ötesi dijital ticaretin, e-ithalat ve e-ihracat boyutuna beraber bakmamızda, tehdit ve fırsatları birlikte değerlendirmemizde yarar var.
Türkiye’nin genel politikaları ve ülkemizin ekonomik anlamda güçlenmesi gereği, e-ihracat ve e-ithalat arasındaki dengeyi kurmuş olmamız çok önemli. Aksi takdirde cari açık burada da söz konusu olmakta.
Peki, e-ithalat ve e-ihracat arasında ki bu dengeyi kurabildik mi?
Cevabı baştan vermekte fayda var. Türkiye, dijital ticarette bu dengeyi henüz kurabilmiş değil, yani düzenli bir şekilde cari açık verir durumda.. Rakamlar nisbeten fazla büyük değil ancak bazı tedbirler alınmaz ve gerek politika yapıcıları, gerekse düzenleyici kurumlar ve e-ticaret şirketleri üzerlerine düşen görevlerde gecikirlerse, rakamsal boyut büyüdükçe olumsuz etkiler artar.
Önce e-ithalattaki tehditleri özetleyelim.
Tüketiciler yurt dışında yerleşik e-ticaret sitelerinden alışveriş yapmayı ağırlıklı olarak fiyat avantajından dolayı tercih ediyorlar. Gerçekten de bazı ürünlerde o kadar fiyat farkı var ki, tüketiciler bir kaç haftalık teslimat sürelerine bile göz yumabiliyorlar. Yurt dışından sipariş edilen ürünlerin önemli bir kısmı ise ülkemize Çin’den geliyor.
Hatırlayalım... 2018'de Sn. Bakan Berat Albayrak, Türkiye’ye, 26 milyonu Çin'den olmak üzere 60 milyon adet mektup statüsünde ticari ürün giriyor açıklamasını yapmıştı.. Ticari ürünlerin yurt dışından mektup statüsünde gönderimi usule aykırı bir durum teşkil etmekte. Devletler arası ilişkilerle bu durumun çözülmesi ve bunu ısrarla sürdüren dijital platform ve satıcılarına karşı da yaptırımlar uygulanması gerekir.
Ticari gözükmeyen bu tür gönderiler, devlet açısından vergi kaybına yol açıyor. Diğer taraftan, ticari olarak gönderildiği halde, paket üzerine yazılan fatura tutarı ile, gerçek ürün fiyatının uyuşmadığı da, sık görülen örnekler arasında... Bu da önemli bir vergi kaybına yol açıyor. Bu durum Türkiye’nin perakende sektörünü de olumsuz etkiliyor...
Bu nedenlerle, Hazine ve Maliye Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, 2018 yılında bir dizi yeni politika üretti, tedbirler aldı. Öncelikle, bir çok ülkede olduğu gibi e-ithalattaki vergi muafiyeti kaldırıldı, uygulanan vergi dilimleri gözden geçirildi, yukarı yönlü ayarlamalar yapıldı ve gümrük kontrolleri arttırıldı. Tüketiciler, ilk bakışta bu durumdan hoşnut olmasalar da, ülkemizde perakendenin sürdürülebilirliği, istihdam kayıplarının ve vergi kayıplarının önlenmesi için, tedbirlerin alınması kaçınılmazdı..
2019 yılında, toplam e-ithalat hacmi nedir?
Rakamlar yeterince takip edilemediği için, e-ithalat hacmi net bilinmiyor. Yukarıda bahsedilen düzenlemeler sonrası, bireysel e-ithalat rakamlarında, %20-30 aralığında bir düşüş gerçekleşmiş olması olası. Ancak, Türkiye’de milyar dolarla ifade edilen bir e-ithalat pazarı mevcut. Bu nedenle, rakamları daha net ortaya koymamız ve e-ithalatın izlenebilirliğini arttırmamız gerekiyor. Düzenlemeleri yapmaya devam ettiğimiz müddetçe, e-ithalat dengesini daha iyi bir noktaya getirebileceğimizi düşünüyorum.
E-ihracatta fırsatlar neler?
Ticaret Bakanlığı’ndan TÜSİAD’ın en son elde ettiği bilgilere göre, ETGB (Elektronik Ticaret Gümrük Beyannamesi) verileri kapsamında, 1 Ocak – 31 Aralık 2018 tarihleri arasında gerçekleşen toplam e-ihracat 358 milyon ABD Doları. E-ihracatta son dönemde gösterilen gayretler neticesinde cirolarda artış meydana geldi.. Ancak, milyar dolarlar seviyesinde öngördüğümüz e-ithalat pazarına göre, e-ihracat tarafında oldukça gerideyiz.
Türkiye’de e-ticaret platformlarının ve perakende sektörünün, yurt dışında farklı ülkelere ürün satışı yapmak için, operasyonlarını genişletmeleri gerekiyor. Bu hem gerekli teknolojik yatırımlar, hem de daha çok KOBİ’nin sisteme dahil olması ile mümkün olur. Böylece, özellikle Türkiye’de KOBİ’ler, dijital platformlar üzerinden ürünlerini yurt dışındaki tüketicilerin beğenilerine sunabilecekler, hem de yerel ekonomilerin kalkınması hızlanacak. Bu önümüzdeki en büyük fırsat!
E-ihracatta çözüm bekleyen alanlar neler?
E-ihracat lojistiği en önemli konulardan birisi, lojistik maliyetlerin aşağı çekilmesi başarının olmazsa olmazı. Bu konuda, dünya başarı örneklerinde gördüğümüz gibi, kamu desteği gerekiyor. Ayrıca, Türkiye’nin başarılı yerli ve milli lojistik şirketleri de, e-ihracat konusunu milli bir seferberlik olarak görüp, kargo fiyat seviyelerini daha makul noktalara çekmeliler. Türkiye’de ve yurt dışında bölgesel lojistik merkezlerinin kurulması da, maliyetlerin azaltılmasına yönelik önemli bir adım olacaktır. İstanbul Havaalanı bu anlamda çok güçlü bir lojistik üs olarak kullanılabilir.
ETGB düzenlemesi e-ihracatı kolaylaştırmış ve hızlandırmış durumda... ancak, biraz daha geliştirilmesi lazım. Örneğin, karayolu gümrüklerinde ETGB uygulama süreçlerinde eksiklikler var. E-ihracat yapan KOBİ, KDV iadelerini daha hızlı alabilmeli. Süreçlerdeki zorluklar KOBİ’leri e-ihracatın bir miktar dışında tutuyor. Hal böyle olunca da, dijital platformlar zorlanıyorlar, iş yeterince hızlı büyümüyor.
Altını çizdiğimiz çözümler ile ilgili, tüm aktörlerin yeni bir eylem planına göre hareket etmeleri gerekiyor. Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Bildiklerimizi ortaya koyup, bu alanda başarılı olmuş ülkeleri örnek alırsak, biz Türkiye olarak daha da iyisini yaparız. Ama odaklanmak şart...