İnsanoğlunun çoğunlukla önyargılı olmaya eğilimi vardır. Kendinden olmayana, bilmediğine, yabancıya... Mesela, Çin deyince nasıl bir hayat geliyor aklınıza? Ya da ABD'de yaşam nasıl? Sizce Vietnam'da insanlar varlıklı mı yoksa yoksul mu?
Aklınıza ilk olarak nasıl görüntülerin geldiğini az çok tahmin edebiliyorum. Kulaktan dolma sözlerden ve kitle iletişim araçlarından beslenen beynimiz, konu üzerinde çoğunlukla genel bir resim çiziyor. Yoksulu ve varlıklıyı Dünya Bankası ya da OECD'nin kuru istatistikleri dahilinde tanımladığımız genel bir tablo var ortada.
Ancak Dollar Street, tüm bu önyargıları yerle bir eden harika bir proje. Gap Minder'ın kurucusu olduğu İsveçli Anna Rosling tarafından hayata geçirilen projede yaşamın pek çok boyutundan normal ailelerin, normal hayatılarını göstermek için 30 bin fotoğraf bir araya getirildi. 135 farklı kategoride gösterilen fotoğraflar aslında küreselleşen dünyada hepimizin yaşam biçimlerine ışık tutuyor. Varlıklı ya da yoksul kavramlarının coğrafya bazında değil, toplumların ekonomik gelir dağılımlarına göre alt ya da üst kimliklerinde ortaya çıktığını bir kez daha hatırlatıyor bizlere.
Dollar Street'teki fotoğraflar, akıllıca, günlük yaşamın her yönünü ve gelir düzeyine göre nasıl değiştiğini keşfetmeyi sağlayan büyük veriler şeklinde düzenlenmiş. Soldan sağa doğru 7 milyar insanı zenginden yoksula temsil eden 7 figür var. Mesela, en düşük gelir sınıfındaki grup parmakları ve çamurla dişlerini fırçalarken, filtreyi sağa çektiğinizde yerini ortak diş fırçaları alıyor. Daha iyi konumda olan ailelerde ise aile üyelerinin her birinin diş fırçası olduğu görülüyor. Veya gelir seviyesine göre tuvaletlerini aşağıda görebilirsiniz.
Gelir düzeylerine göre filtrelenen platformda ailelerin, evleri, sokakları, ön kapılarındaki kilitleri, evcil hayvanları, çöp bidonları olmak üzere farklı kategorilerde fotoğrafı görebiliyorsunuz.
Proje öte yandan bizlere "ülkeler" ve buna bağlı olarak "ortak kültür" ve "ortak normlar" arasındaki genel yargıyı da yıkmamızı sağlıyor. Kültürel değişikliklerin ve normların artık coğrafya bazında değil, toplumların farklı sınıflarında şekillendiğini gösteriyor yine. Üstelik 2016'da Management International Review'de çıkan bir araştırmanın sonuçları da bunu destekliyor. En azından iş dünyası için. Araştırma sonuçları, Şanghay'da caddeden aşağı yürüyen bir ABD'linin, "ortalama" bir Çin kültürüne kıyasla, kendi ülkelerine daha yakın değerlerle birçok Çinliyle buluşacak gibi göründüğünü gösteriyor.
Aşağıdaki TED konuşmasında Anna Rosling, proje hakkında detaylı bilgi veriyor. Hangi gelir sınıfından gelirseniz gelin, insanlar bir şekilde yemeklerini hazırlıyorlar. Tuvaletleri, sabunları, yatakları var. Daha nazik bir dünya görüşü elde etmemizi sağlayan proje, her ne kadar farklı görünsek de aynı gelir grubu içinde çok da farklı olmadığımızı gösteriyor bizlere.
Küreselleşen dünyada artık, belirli bir ülkeden gelen kişilerin o ülkeye ait tipik değerleri temsil etmeleri yanlış bir düşünce biçimi olarak karşımıza çıkıyor. Bu ise daha fazla önyargılı olmamıza ve hata yapmamıza neden olabiliyor.