Konuk yazarımız Ekim Nazım Kaya doğal dil işleme teknolojisi alanında çözüm üreten Botégo'nun kurucusudur.
Bu yazıyı yazarken, Google’da “Mobil uygulamaların geleceği” ifadesini aradım. Önce Steve Jobs’un App Store’u duyurduğu yıl olan 2008’deki bazı makalelere baktım. Mobil uygulamaların geleceğine dair bir yazı, şöyle demiş:
Şu anda Symbian OS Nokia %52.4, Blackberry OS ile RIM %16.6, Windows CE OS ailesi ile Microsoft %11.8, iPhone OS ile Apple ise (%8.2), Linux Mobile ise %8.1 pazar payına sahip. Google ise Android’i duyurdu ve büyük oyuncular arasında yer almayı umuyor.
Apple ve Google’ın tüm ağırlıklarıyla bir pazara girdiğinde ilk üç işletim sistemine geçtiğimiz 8 yılda yaşattığı hezimeti not edelim.
Bugünkü yazılarda ise, “Mobil uygulama pazarı doyuma mı ulaştı?” gibi başlıklara rastlanıyor. Aslında tekrarlanan bir trend görüyoruz. 90’ların ortalarında web sitesi geliştirmek küçük bir azınlığın elindeydi. Ardından site geliştiren yüz binlerce şirket doğdu. Son olarak da, kendi kendine site geliştirme araçları, bunu bir uzmanlık olmaktan çıkarıp, kitleselleştirdi. Aynısı şimdi mobil uygulamalarda yaşanıyor gibi görünüyor. Milyonlarca web sitesi ve mobil uygulamadan sonra, tüketiciye “yeni bir web sitesi” ya da “yeni bir mobil uygulama” sunmanın değeri gittikçe azalıyor.
Bir mikrositeye girmek ya da geçici ya da marjinal bir fonksiyon için bir uygulama indirmek, mesaj ve iş yükü bombardımanı altındaki tüketiciye “bu bana ne fayda sağlayacak?” sorusunu daha fazla sordurur hale geldi. Bunun bir sebebi, Facebook, WhatsApp gibi devlerin, dünya nüfusunun anlamlı bir bölümünü kapsayan birer platform haline gelmesi. İnsanlar “zaten” orada olduğu için, markalar da, ticaret de doğal olarak oraya yöneliyor.
Botların, uygulamaların yerini alacağı, gittikçe daha sık dile getirilen bir görüş oldu ve buna katılıyorum.
Bir perspektif sunmak amacıyla uzun bir giriş yaptım, ama gelişme ve sonuç daha kısa olacak: Botların, uygulamaların yerini alacağı, gittikçe daha sık dile getirilen bir görüş oldu ve buna katılıyorum. Başka bir şubesi olmayan bir pizzacıya, sadece kendi mahallesindeki müşterileri sipariş versin ve sadakat programından faydalansınlar diye, binlerce dolar karşılığında bir mobil uygulama satmak kolay değil. Ama o mahallede yaşayan insanların çoğunun Facebook’ta hesabının olduğunu varsayarsak, pizzacının Facebook Messenger Bot üzerinden, harita ve ödeme servisleriyle entegre bir sipariş botu ile para kazanmasını sağlamak epey cazip bir teklif. Facebook Messenger’ın 800 milyon aylık aktif kullanıcısı var. Bu, Apple App Store’u duyurduğunda iPhone sahibi olan insan sayısının 100 katına denk geliyor.
İki nesil sonra, “Arabaları eskiden insanlar kullanılıyormuş!” ifadesi gençleri nasıl dehşete düşürecekse, “Müşteri hizmetlerinin tamamı insanlarla sağlanıyormuş” cümlesi de içerdiği verimsizlikle, duyanları rahatsız edecek. Kapitalizm, ekonomik süreçleri, daha sürtünmesiz hale getirerek sürdürülebilirliğini sağlamak konusunda oldukça başarılı. Bot devrimi de bunun bir parçası. Bir işi aynı başarıyla otomatik olarak yapabiliyorsak, o işten insanlar er ya da geç uzaklaşacak ve başka, yeni doğan alanlarda emeklerini değerlendirecekler.
Apple ve Google’ın mobilde yaptığı gibi, Facebook’un beklenen bot devrimini gerçekleştirmesi de yine web ve mobilde yaşanan döngüyü tekrarlayacak: Bot geliştiren küçük azınlık, yerini yüzbinlerce şirkete, sonra da kendi kendine bot geliştirme araçlarına bırakacak. Bir sonraki dalgaya kadar… Konuyu kısaca ekonomik açıdan değerlendirdim, sektörün durumunu ise heyecanla beklediğimiz Facebook F8 Geliştirici Konferansı sonrasında ele alacağım.