Ürkütücü bir başlık oldu belki ama internette öldükten sonra nasıl varolduğumuz hep kafama takılan bir soru olmuştur; Peki ya sonra?
Elbette hiçbirimiz bilmiyoruz; ölümden sonraki yaşam, ahiret gibi konular, bununla ilgili tartışmalar ve yargılar da buranın konusu değil. Bu yazıda üzerinde durmak istediğim ve merak ettiğim konu, dijital yaşamdaki varlığımız ölüm sonrası nasıl bir hâl alacağı.
Pek şık bulduğumu söyleyemeyeceğim “ölüm hak, miras helal” sözü dijital dünyada da devreye giriyor. Dijital miras yepyeni bir kavram. Facebook'ta "if i die" gibi uygulamalar mevcut. Artık internetteki dijital verilere de belli miktarlarda, hatta çok yüksek miktarlarda para ödediğimiz oluyor. Goldsmiths Üniversitesi'nin yürüttüğü bir araştırmaya göre İngilizler tam 2,3 milyar sterlin değerinde müzik, film, uygulama ya da internet üyeliğine sahip. Yine aynı araştırmaya göre her 10 kişiden biri şifrelerini vasiyetlerine ekliyor. Yani hesaplarını yakınlarına vasiyet olarak bırakıyorlar. iCroad adlı web sitesi ise, belli bir miktar bedel karşılığında dijital mal varlıklarının öldükten sonra idare edilmesini isteyenlere özel hizmet veriliyor. Vefat eden birisi ile, dijital ortamda da arkadaş iseniz, artık hiç güncellemenin yapılmadığı hesap, eski kayıtlar, eski paylaşımlar anı olarak kalıyor.
Gerçek hayatta olduğu gibi, sosyal ağlarda da insanlarla bir bağ kuruyoruz. Varlık ile yokluğun arasında pek ince bir çizgi olduğunu söyleyemeyiz, kendini çokça belli ediyor. Yani Facebook Zaman Tüneli'ninin de bir sonu var, nasıl Facebook zaman tünelinin altında doğdunuz yazıyorsa, bir gün yine aynı zaman tünelinin sonunda öldüğünüz de kuvvetle muhtemel yazılabilir olacak başkaları tarafından. Kısacası veraset ilamı, artık sosyal ağlara da bildirilecek (!)
Dijital İntihar
Dijital intihar ise bambaşka bir tanım. Dijital intihar, tüm sosyal ağlardaki ve internetteki varlığınızı sonlandırıp, bir daha dijital ortamda yer almamak olarak nitelendirilen bir kavram. Yani, tüm internet deneyiminizi yok ettiğinizi düşünün. Nasıl yıllar önce yaşayan sıradan insanlar bizim için “yok ve hiç olmamış” gibilerse, internette dijital intiharı gerçekleştirmek de benzer bir duruma sürükleyebiliyor sizi. Çünkü internet sayesinde herkesin bir izi kalıyor yaşamda, en sıradan insanın bile bir adı, düşüncesi, fikri burada yer alabiliyor ve belki ölümünden yıllar sonra bile bu bilgiler muhafaza ediliyor olacak internet sayesinde…
Ölümünden sonra yazdıkları ortaya çıkan yazarları bir düşünün. Sonrasında ise dijital intiharı; sahip olduğunuz tüm sosyal ağlarınızı ve elektronik posta adreslerinizi kapattığınızı, IM programlarının tümünden vazgeçtiğinizi düşünün… Eskiden bunlar olmadan da yaşayabiliyorduk diyebilirsiniz, ancak dijital intihar ile birlikte bu bir vazgeçiş olduğu için durum çok daha farklı. Belki ben bunlar olmadan yaşamanın mümkün olduğunu gören ve inanabilen son neslin üyesiyim. Çünkü artık dijital ortamda varlığınız yoksa, insanlardan yaşamıyor muamelesi görmeniz bile mümkün. Dijital intihar da bu yüzden, en az bir intihar kadar irdelenmesi gereken bir durum. Az ya da çok, internet ve sosyal medya artık dünyamızın bir parçası, insan psikolojisine etki eden ciddi ve önemli bir araç.
İnternete her geçen gün daha fazla entegre ediyoruz kendimizi, gittikçe realite kazandırıyoruz bu dünyaya ve aslında gün geçtikçe fark ediyoruz ki, sosyal medyanın da asosyalleri var! Gün geçtikçe insanlar sosyal ağlarda da birbirlerini bu şekilde yargılanmaya başlıyor; “Aa ne kadar az arkadaşın var!” gibi. Bahsettiği mecra aslında Facebook ve artık gerçek hayattaki arkadaşlıklar yerine, sosyal ağlardaki arkadaşlıklar kıstas alınıyor. Tüm bunların hayata getirdiği kolaylıkların bedeli, belki de gerçek dünyadan böylesi uzaklaşmayla ödenmiş oluyor. Şimdiki çocuklar sokakta hiç top oynamayıp dizlerini kanatmayacak olabilirler fakat önceki nesiller de bizlerin bazı şeylerden mahrum kalacağımızı düşündüklerine eminim. Düzen değişiyor olsa da, insanlık ve teknoloji her zaman daha ileriye gidiyor halbuki. Ve dijital intihar, dijital ölüm gibi konular da, en az ölüm kadar korkutucu gelebiliyor insana. Düşünsenize tüm iletişimizini ve internetteki varlığınıza erişemediğinizi. Son derece korkunç. Özellikle bu sektörde olan bizler için.
Tüm insanlık deneyimi, dijital ortama yüklenince; Dijital intihar, dijital depresyon gibi konular da salt bir gerçeklik kazanıyor. En basitinden iş yerinde mobbing’e maruz kalan birisi, patlamasını an be an Facebook ya da Twitter'da yaşayabiliyor; kız/erkek arkadaşı ile kavga eden birisi, tepkisini hemen sosyal medya üzerinden dile getirebiliyor. İyi bir gözlemci iseniz, tüm bunlara rahatlıkla -ve maalesef- çokça tanık olabiliyorsunuz. İşin gittiği yön gerçek deneyimlerimizin, tamamen dijital deneyimlere dönüşmesi ve aynı şekilde şeffaf bir biçimde bunun dijital ortama, sosyal medyaya yansıması. En az hayatlarımıza dikkat ettiğimiz kadar dikkat etmeliyiz sanırım. Yeni medya düzeninde, gerçek ve dijital hayatta herkese uzun ömürler...