KONUK YAZAR

Girişim İş Birlikleri ile Değer Yaratmak – Nash Dengesi

Oyun teorisine göre, tüm katılımcıların eylemleri ve seçimleri tüm katılımcıların sonucunu etkiler
Girişim İş Birlikleri ile Değer Yaratmak – Nash Dengesi

John Nash’in Princeton Üniversitesinde doktora öğrencisi iken Nobel Ekonomi Ödülü’ne layık görülen “toplamı sıfır olmayan” oyunlar teorisini çoğunuz duymuştur. Kısaca hatırlatmak gerekirse; Nash, “n” sayısında katılımcılı, sonucu sıfır olmayan oyunları geliştirmiş; birden çok oyuncunun, birlikte hareket ederek, aynı zamanda kazanç elde edebileceğini ispatlamıştır.

2001 yılında John Nash’in hayatını konu alan film “Beatiful Mind – Akıl Oyunları”, Oyun Teorisinin popülaritesini arttırdı . Russell Crowe’un Akıl Oyunları filmindeki muhteşem oyunculuk performansı en iyi erkek oyuncu ödülünü almasına yeterli olmasa da Akıl Oyunları, en iyi film ve en iyi yönetmen dahil olmak üzere toplamda dört Oscar ödülü kazandı. Filmin akademik ve sanatsal performansının ötesinde; çağımızın küresel oyun kurucuları, birlikte hareket ederek toplam çıktının arttırılabileceği fikrini de ödüllendirmiş olabilirler mi?

Oyunlar içerisinde belki de oynadığımız en tehlikeli oyun doğaya karşı oynadığımız olan. Energy Monitor’un araştırmasına göre 2017-2020 yılları arasında Kurumsal Girişim Sermayelerinin yaptığı yatırım 58 milyar doları geçmiş. Sadece Bill Gates’in kurduğu iklim teknolojileri fonunun büyüklüğü 1 milyar dolar ve bu alandaki fonların her geçen gün arttığını gözlemliyoruz. Wall Street’de “Less carbon, more cash” daha az karbon daha fazla yatırım bakış açısı, sonucu sıfır olmayan oyunlar kategorisinin en güncel örneği olarak göze çarpıyor. Yeşil dönüşüm kadar hayati bir öneme sahip olmasa da sonucu sıfır olmayan başka oyunlar, girişim ve inovasyon ile nasıl yaratılabilir?

Günümüz girişim ve inovasyon oyununun sonradan katılımcısı olan çok uluslu büyük şirketler oyunun içinde daha fazla yer almak istiyorlar. En çok kullandıkları araç ise Kurumsal Girişim Sermayesi (CVC) yatırım fonları. Bu fonlar tarafından desteklenen ve 100 milyon dolar üstü olduğunda da “Mega Round” olarak adlandırılan yatırımların 2016 yılındaki sayısı 36 iken, 2021 yılının sadece ilk yarısında, geçen seneki rakamını da üçe katlayarak 218 olmuştur. Kurumsal girişim sermayesinin büyük oyuncuları tahmin edebileceğiniz gibi dev teknoloji şirketleri ve finans kurumları. 2021’in de lider oyuncuları unicorn yatırımları ile Google, Salesforce ve Citi Bank gibi şirketler.

Yeni Yatırım Fonları ve Kurum İçi Girişimcilik kültürü ile oyuna dahil olmak isteyen yeni oyuncular ise “Consumer Staples – Tüketici Temelleri” şirketleri. Tüketici temelleri sektörü, gıda, tütün veya diğer kişisel ürünler gibi insanların günlük olarak kullandığı mal ve hizmetleri sağlayan şirketlerden oluşuyor. Gazlı içecek ve kişisel bakım kategorisi devlerinin, bir “Plastivist” ya da “Well-being” şirketi olmak için, Kurumsal Girişim Sermayesi fonlarıyla girişimlere yatırım yapma yarışına girmesi, büyük dönüşümlerin yolda olduğunun en büyük habercisi.

Kurumsal girişim sermayeleri tarafından ana hedef, finansal gelirler olarak gösterilmesine rağmen kendi faaliyet alanları ile ilgili gelişmekte olan şirketlerle stratejik olarak uyum sağlamak da en az yatırımın geri dönüşümü kadar hedefleniyor. Stratejik uyum alanında fark yaratabilen girişim/kurum ortaklıklarının geleceğin dünyasını şimdiden şekillendirebildiklerine tanık oluyoruz. BioNTech – Pfizer ve ITM (Blokzincir Teknoloji Girişimi) – Microsoft ortaklıklarını bu alana örnek gösterebiliriz. Girişim Sermayelerinin ötesinde Kurumsal Girişimcilik ve İnovasyon mümkün mü?

Girişimcilik Ekosistemini desteklemenin en etkin aracının yatırımların arttırılması olduğu şüphesiz. Geçtiğimiz yıllarda Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Üniversiteler ve Sivil Toplum Kuruluşları ekosistemin tüm oyuncuları hedefleyen zengin içerikli program ve destekler ile yatırımlar haricindeki diğer önemli etkenleri (yetenek havuzu, regülasyonlar, teşvikler, vb.) de geliştirmeyi başardı. Yatırımın ötesinde Büyük Şirketlerin ekosisteme katkısının da değerlendirilmesi gerekiyor.

Büyük Şirket ve Girişimlerin Sonucu Sıfır Olmayan Oyunu: Girişim İş Birlikleri ve Kurumsal İnnovasyon

Oyun teorisini açıklarken değinmediğimiz, çok önemli bir kavram olan “baskın strateji”’yi tanımlamak gerekiyor. Baskın strateji; bir oyuncunun, belirli koşullar altında, kazancını en yüksek seviyeye çıkaracak ve tercih edilmesi en mantıklı olan stratejidir. Şayet bir oyunda, bir oyuncu için en kazançlı olan baskın strateji seçilirse ve bu baskın strateji diğer oyuncular için de geçerliyse, burada bir Nash dengesi (Nashequilibrum) oluşur. Eğer büyük şirketler hem kendileri için kazancı maksimize eder, hem de girişimler için en mantıklı olan ortaklık stratejisini seçerse, Ekosistem Nash Dengesini sağlamış olacaklardır. Girişim fikirleri ile sadece büyük kurumları yıkmaya odaklanmak veya girişimlerin getirdiği yeniliklere karşı önyargılı olmak sonucu sıfır olan oyunları oynamak isteğidir. Zaman, nasıl yeteri kadar girişimci olmayan sermaye yapılarını ortadan kaldırdıysa aynı şekilde ortaklık yapısına uzak profesyonel yöneticileri ve onların iş yapış şekillerini (kazan/kaybet) de ibretlik vaka çalışmalarına dönüştürecektir.

Basit Formül

Büyük şirketler açısından bakıldığında, girişimler, hızla uygulanabilecek uygun maliyetli, pilot çözümler sunar. Yeni kurulan girişimler için şirketler ise, büyüme çabalarını hızlandırmak ve güçlendirmek için altyapı ve uluslararası varlık sağlar. Önemli olan formülün ne kadar basit olduğu değil, ne kadar uygulanmaya hazır olduğudur. Yakın tarihli bir Accenture raporuna göre, şirketlerin yalnızca sınırlı bir kısmı satışlarının büyük bir bölümünü yeni projelerden ve ürünlerden gerçekleştirebiliyor. Gerçek anlamda dönüşüm ancak yeni ve zenginleştirilmiş düşünce biçimleri ile gerçekleşiyor, ancak birçok şirket geçmiş başarılarının tuzağına düşmüş durumda ve gerekli kurumsal esnekliğe sahip değil. Bu alandaki engelleri kaldırabilecek en büyük “Game Changer” etken ise girişimler ve kurum içi girişimcilik. Girişimler ile kurulacak ortaklık yapısının başarıya ulaşması için birçok kritik faktör bulunuyor:

  • Kurum kültürünün girişimler ile iş birliğine uygun hale getirilmesi
  • Üst yönetim seviyesinde girişimler ile inovasyon sürecinin sahiplenilmesi
  • Yapısal bir girişim ortaklık sürecinin kurum tarafından hayata geçirilmesi
  • Eğer var ise Kurumsal Girişim Sermayesi (CVC) ile ortak hareket edilmesi
  • Sadece girişimler ile değil ekosistemin diğer aracı kuruluşları (STK, Hızlandırıcılar, Yatırımcı Ağları,
    vb.) ile ortak çalışmalar yapılması
  • Kurum içerisinde girişimler ile ortaklık fikrinin savunucusu olan yöneticiler
  • Fikir aşamasını geçerek sağladığı ürün ya da hizmetin kavram ve/veya değer ispatı aşamasında
    ilerlemiş girişimler ile ilerlemek
  • Kurumsal satın alma / ortaklık süreçlerine uyum sağlama konusunda istekli girişimciler
  • Girişimlerin finansal ihtiyaçları ve işleyişleri hakkında bilgi sahibi olan Kurumsal Proje Yöneticileri
  • “Intrapreneurship” olarak isimlendirilen mevcut bir kurum içinde yeni bir dijital girişim
    başlatabilecek kişilerin desteklenmesi

Türkiye’de Girişim İş Birlikleri ile Değer Yaratmak

Çok sayıda büyük ve çok uluslu şirketin İstanbul’da yerleşik Orta Doğu ve Kuzey Afrika operasyon merkezleri, kurumsal ortaklık stratejisi için büyük bir rekabet avantajı yaratıyor. Türkiye’de birçok holding girişim sermayesi fonu kurmaya başladı ve fon sayısının yakın zamanda 50’ye ulaşması bekleniyor. San Francisco merkezli, araştırma ve politika danışma kuruluşu olan Startup Genome, 2021 Ekosistem raporunda, İstanbul’u “Uygun Maliyetli Yetenek Erişimi” ve “Girişim Ekosistemi Finansmanı” alanlarında Dünya’nın En İyi 10, “Ekosistem Yetenek Tecrübesi” alanında ise En İyi 20 merkezi arasında konumlandırıyor. Ekosistemin sağladığı bu avantajları kullanmak bir ihtiyacın ötesinde zorunluluk haline
geliyor.

Facebook’un WhatsApp’ı 19 milyar dolara satın almasını, 2021 yılının ilk yarısında Kurumsal Girişim Sermayeleri tarafından harcanan 80 milyar doları veya Kurumsal Hızlandırıcı (Accelerator) programları için harcanan büyük kaynakları Nash dengesi ile açıklamamız mümkün. Oyun teorisi, psikoloji, savaş, politika, ekonomi ve işletme dahil olmak üzere geniş bir uygulama alanına sahip ve hala genç ve gelişmekte olan bir bilim olarak kabul ediliyor. Girişim Ekosisteminin ise faydalanması gereken bir bilim alanı olarak ön planda.

Unutmamak gerekir ki, oyun teorisine göre, tüm katılımcıların eylemleri ve seçimleri tüm katılımcıların sonucunu etkiler!

Teknoloji dünyasındaki gelişmeleri takip edin. Neleri size ulaştırmamızı istersiniz?
Abonelik kaydınız başarıyla oluşturuldu.