Bir süredir sosyal ağ şirketleriyle ilgili olumsuz yorumlarda bulunan ABD Başkanı Donald Trump, dün bir kararname imzalayarak sosyal ağların, kullanıcılar tarafından üretilen içeriklerden sorumlu olmasını sağladı. Şimdiye kadar Cambridge Analytica skandalı çerçevesinde defalarca konuşulan, bu konu, yasalarla birlikte gerçekliğe kavuşmuş oldu.
Trump'ın imzaladığı kararname ile 1996 tarihli İletişim Uygunluk Yasası'nın 230. kısmını değiştirdiğini belirtelim. Bu bölüm, Twitter, Facebook ve YouTube gibi çevrimiçi platformlara, kullanıcıları tarafından yapılan paylaşımların içeriğinden "sorumlu olma muafiyeti" tanıyordu. Aynı şekilde sosyal ağ şirketleri, bu madde sayesinde paylaşılan içerikler üzerinde değişiklik yapabilme hakkına kavuşuyordu.
Trump'ın yayınladığı kararname kapsamında bu muafiyet kaldırılırken, Federal İletişim Komisyonu (FCC) da sosyal ağ şirketleri üzerinde söz sahibi olmaya başlıyor. Federal İletişim Komisyonu bundan böyle sosyal ağların, içerik uygunluğunu belirlemede yanıltıcı yöntemlere başvurup başvurmadığını ve bu platformların politikalarının hizmet kullanım şartlarıyla uyuşup uyuşmadığını inceleme zorunluluğuna sahip.
Ayrıca imzalanan kararname ile birlikte Beyaz Saray Dijital Strateji Dairesi tarafından, vatandaşların çevrimiçi sansür vakalarını bildirmesini sağlayan yeni bir mekanizma kurulacağını belirtelim. Beyaz Saray Teknoloji Önyargı Aygıtı ismindeki bu yeni mekanizma, ABD vatandaşlarının sosyal medya şirketlerini şikayet edilebileceği bir sistem olarak konumlanıyor. Beyaz Saray Teknoloji Önyargı Aygıtı tarafından toplanan şikayetler, incelenmesi için Adalet Bakanlığı ve Federal Ticaret Komisyonu'na iletilecek.
Kararnamenin fitili nasıl ateşlendi?
Donald Trump, aslında bir süredir, sosyal ağlarda muhafazakar kesime sansür uygulandığını iddia ediyordu. Ancak salı günü attığı tweetin, Twitter tarafından otomatik olarak etiketlenerek "teyide ihtiyaç duyulduğu"nu belirtmesi bardağı taşıran son damla oldu.
Trump, tweetinde "posta yoluyla oy kullanılmasının sahteciliğe yol açacağı"nı iddia ediyordu. Twitter'ın seçimler odağında yayına aldığı teyide yönelik etiket özelliği, ister istemez devreye girdi. Bu, 2015 yılında yaşanan Cambridge Analytica skandalı gibi durumların, önümüzdeki seçimlerde yaşanmaması için Twitter'ın aldığı önlemlerden sadece biriydi. Şirket, siyasi reklamları platformdan kaldırırken, manipüle edilmiş görsel içeriklere yeni bir uyarı eklemişti.
This will be a Big Day for Social Media and FAIRNESS!
— Donald J. Trump (@realDonaldTrump) May 28, 2020
Trump'tan kararname sinyali
Yaşanan bu durumun üzerine Trump, dün paylaştığı bir tweet ile " Sosyal Medya ve Adalet için büyük bir gün olacak." dedi ve kararnameyi imzalayacağının sinyalini verdi. Trump, karanameyi imzalarken yaptığı açıklamada konuyla ilgili şu ifadeleri kullandı:
“Düzenlemeyi, kara listeye almayı, shadowban yapmayı seçtiğinde, Twitter'ın aldığı kararlar, saf ve basit editoryal kararlar oluyor. Böyle anlarda Twitter tarafsız bir kamusal platform olmayı bırakıyor ve bakış açısına sahip bir editör oluyor. Bence ister Google olsun, ister Facebook; diğerleri hakkında da bunu söyleyebiliriz. ”
Facebook, konuya dahil değiliz diyerek Trump'tan övgüyü aldı
Kararnamenin imzalanmasının ardından sosyal ağ şirketlerinden cevap gecikmedi. Twitter bu kararı onaylamadığını belirtirken, Facebook CEO'su Zuckerberg, platform olarak Twitter'dan ayrıştıklarını dile getirdi. Zuckerberg'in platformdaki siyasi reklamları "ifade özgürlüğü" olarak niteleyerek Facebook'tan siyasi reklamları kaldırmayacağını söylediğini de hatırlatalım.
This EO is a reactionary and politicized approach to a landmark law. #Section230 protects American innovation and freedom of expression, and it’s underpinned by democratic values. Attempts to unilaterally erode it threaten the future of online speech and Internet freedoms.
— Twitter Public Policy (@Policy) May 29, 2020
Twitter'ın tam açıklaması şöyle:
Bu kararname, dönüm noktası yasalarına gerici ve politikleştirilmiş bir yaklaşımdır. #Section230 Amerikan yeniliklerini ve ifade özgürlüğünü korur ve demokratik değerlerle desteklenir. Bu yasayı, tek taraflı olarak aşındırmaya yönelik girişimler, çevrimiçi konuşma ve İnternet özgürlüklerinin geleceğini tehdit ediyor.
Facebook CEO'su Mark Zuckerberg ise konuk olduğu haber programında şu ifadeleri kullandı:
"Bu konuda Twitter'dan farklı bir politikamız var. Facebook’un, insanların söylediği, yazdığı şeylerin doğruluğu konusunda hakemlik yapmaması gerektiğine inanıyorum."
Donald Trump'ın attığı bir tweet ile adeta Facebook'un bu açıklamasına arka çıktığını söyleyelim. Trump, Twitter'ı zamanında Obama'yı korumakla itham etti.
.@Facebook CEO Mark Zuckerberg is today criticizing Twitter. “We have a different policy than Twitter on this. I believe strongly that Facebook shouldn’t be the arbiter of truth of everything that people say online.” Did Twitter criticize Obama for his “you can keep your Dr.”? — Donald J. Trump (@realDonaldTrump) May 29, 2020
Bir Google sözcüsü yaptığı açıklamada şöyle konuştu:
“Net içerik politikalarımız var ve politik bakış açısına bakılmaksızın bunları uyguluyoruz. Platformlarımız, politik yelpazenin dört bir yanından çok sayıda insan ve kuruluşa izleyici kitlelerine ulaşmaları için ses verip ve yeni yollar sunarak onları güçlendirdi. 230. Bölümü bu şekilde baltalamak Amerika'nın ekonomisine ve internet özgürlüğündeki küresel liderliğine zarar verecektir."
Jack Dorsey'nin açıklaması ise gecikmedi
Fact check: there is someone ultimately accountable for our actions as a company, and that’s me. Please leave our employees out of this. We’ll continue to point out incorrect or disputed information about elections globally. And we will admit to and own any mistakes we make.
— jack (@jack) May 28, 2020
Jack Dorsey ise bir Tweet zinciri yayınlayarak kararname hakkındaki görüşlerini açıkladı:
Teyit: Bir şirket olarak eylemlerimizden sonuçta sorumlu olan biri var ve bu benim. Lütfen çalışanlarımızı bunun dışında bırakın. Küresel seçimlerle ilgili yanlış veya tartışmalı bilgileri göstermeye devam edeceğiz. Ve yaptığımız hataları kabul edip, onları sahipleneceğiz.
Bu bizi, "gerçeğin hakemi" yapmaz. Niyetimiz, çelişen ifadelerle ilgili noktaları birleştirmek, tartışmalı bilgilere dikkat çekerek insanların kendi kararlarını kendilerinin vermesini sağlamak. Bizim şeffaf olmamız kritik, böylece halk, yaptığımız işlerin arkasında nedenleri açıkça görebilir."
Sular duruldu mu? Twitter, Trump'ın tweetini yeniden kaldırdı
Jack Dorsey'nin bu açıklamasının ardından Trump'ın tweetlerinin Twitter'dan kaldırılmaya devam edildiğini belirtelim.
....These THUGS are dishonoring the memory of George Floyd, and I won’t let that happen. Just spoke to Governor Tim Walz and told him that the Military is with him all the way. Any difficulty and we will assume control but, when the looting starts, the shooting starts. Thank you!
— Donald J. Trump (@realDonaldTrump) May 29, 2020
Geçtiğimiz günlerde Minneapolis'de yaşanan sivil huzursuzluk karşısında, Donald Trump attığı bir tweette askeri güç desteği ile insanları vurarak bu huzursuzluğa son vereceğini ima etmişti. Twitter, bu tweetin şiddeti özendirdiğini ve şirket politikasına uymadığını belirterek, tweeti kaldırdı.
Sonuçları kestirmek mümkün değil ama içerik sorumluluğu herkesin gündeminde
Trump'ın imzaladığı kararname uygulamada ne gibi sonuçları doğuracak bilmiyoruz. Ancak Cambridge Analytica skandalı sonrasın kullanıcı gizliliği ve veri güvenliği uzmanlarının en çok konuştuğu konulardan biri, sosyal ağların platformdaki kullanıcı içeriklerinden sorumlu tutulmasıydı. Özellike AB ülkeleri ve ABD senatosu tarafından sıkça dile getirilen bu konu, sonunda açıklığa kavuştu.
Toplumu değiştiren araçlar olarak konumlanan sosyal ağlar, günümüzde kararsız seçmenleri manipüle ederek ülkelerin kaderini değiştirme gücüne sahip. Şimdiye kadar Cambridge Analytica şirketinin yaptığı siyasi kampanyalar, birçok ülkenin liderlerini manipülasyon neticesinde seçtiğini ortaya koydu. Platformdaki yalan haberler ise bu manipülasyonda kilit rol oynadı. 2016 ABD Başkanlık Seçimi'nden, İngilterenin AB'den ayrılmasına ve az gelişmiş ülkelerdeki soykırımlara kadar siyasi alanda yapılan dijital reklamcılığın sonuçlarını gördük. Dolayıyısıyla, bu kararın alınmasının olumlu olduğunu söyleyebiliriz.
Bununla beraber, siyasi alanda dijital reklamcılığa son veren ve ciddi seviyede önlemler alan Twitter'ın hedef olması şaşırtıcı. Bu noktada Başkan Trump'ın kızınlıkla hareket ettiğini söylemek mümkün. Bu da bizlere kararnamedeki değişikliğin uygulama aşamasında taraflı olabileceğini gösteriyor.
Kararnamenin uygulanmaya başlamasıyla birlikte tüm sosyal ağların, reklamcılık stratejilerini ve gelir modellerini revize edeceğini söylemek mümkün. Bu noktada hem içerik üretimi ve hem de platformda yayınlanacak olan reklamların daha sıkı kontrollere sahip olması söz konusu.