Konuk yazarımız Şerafettin Özsoy, KuveytTürk Katılım Bankası’nda BT İş Sürekliliği Yöneticisi olarak görev yapıyor.
Her alandaki dijital dönüşüm hayatımıza büyük kolaylıklar sağlıyor ve bu dönüşümde öncü rolü oynayan firmalar hızlı bir büyüme ile astronomik gelirler elde ediyorlar. Eğitimin dijitalleşmesi de iş dünyasının bir süredir ilgi odağına aldığı bir konu olmaya başladı. Eğitimin dijitalleşmesi yeni bir konu olsa da bu alandaki çalışmalar online eğitim ,uzaktan eğitim kavramları altında epey bir süredir zaten yapılıyordu.
Türkiye’de online eğitim sektörünün yaklaşık 20 yıllık bir serüveni var. Ama hala beklenen olgunluk seviyesine ulaştığını söyleyebilmek mümkün değil. Global arenada ise çalışmalar hem daha eskiye dayanıyor hem de daha büyük hacme sahip. Docebo (2017) pazar araştırma raporuna göre dünya online eğitim pazarının yıllık iş hacmi 46 milyar dolar. Bunun 7 milyar dolarını LMS vb. altyapı platformları, 33 milyar dolarını içerik , 6 milyar doları diğer özel hizmetler oluşturuyor.
Türkiye pazarının istenen seviyesine gelmesinin önünde bazı sorunlar ve bu sorunların oluşturduğu darboğazlar var:
Bireysel pazardaki darboğazlar
Bireysel pazarda yer alan girişimleri incelediğimizde kullanıcı sayıları ve yapılan cirolar açısından pek tatmin edici rakamları göremiyoruz. Çünkü Türkiye’de bireysel kullanıcı için bu tip ürünler oldukça soyut algılanıyor. Online eğitim tüketmek herhangi bir sosyal medya uygulaması kullanmaktan veya haber sitesinde içerik okumaktan çok daha fazla bir değere sahip değil. Dolayısıyla tüketicinin algısında nasıl diğer medya uygulamaları için ücret ödenmiyorsa bunda da ücret ödenmemesi bekleniyor. Bireysel pazarda kullanıcılardan doğrudan eğitimin kendisi için ücret almadan yürütülebilecek iş modelleri daha çok gelecek vaat ediyor. Bu nedenle bireysel kullanıcıdan gelir elde etme sorununu aşamayan iyibilir/egitimonline, Mavi Kep, Sordu gibi birçok güzel girişim beklenen çıkışı yakalayamadan ortadan kayboldu. Ya da sheetzoom gibi belki de Türkiye’de geliştirilmiş en yenilikçi online eğitim uygulaması sayılabilecek bir girişim kendini hala gösteremedi. E-öğrenme girişimleri bu açıdan ürünü somutlaştırma adına eğitimleri tamamlayanlara çeşitli sertifikalar vermeye çalışıyorlar.
Online eğitim sektörünün global anlamdaki en büyük unicorn girişimlerinden birisi olan udemy kurucusu Eren Bali tarafından ilk önce Türkiye’de kurulmaya çalışılmıştı. Türkiye’de istediği başarıyı yakalayamayıp Amerika’ya gitmesi ve orda unicorn olacak kadar başarı kazanması bize Türkiye pazarının e-eğitim için bazı acı gerçekliklerin olduğunu gösteriyor maalesef.
Somut faydayı illa elle tutulur bir sertifika olarak düşünmek zorunda değiliz. Sunduğunuz e-eğitim hizmeti insanların hayatlarına net bir fayda sağlıyorsa kullanıcılar için ortada ücret ödemeye değer bir şey vardır. Konusaraköğren, educall gibi online yabancı dil öğrenimi girişimleri sunduğu hizmetlerle insanların hayatına çok net somut faydalar sağladığı için tüketiciler tarafından yoğun ilgi görüyorlar. Ayrıca bireyselin en ciddi pastasını topluyorlar diyebiliriz. Hem ürün sepet fiyatları hem de müşteri sayıları oldukça yüksek. Başarılı girişimlere örnek olarak K-12 segmentinde finansal anlamda Türkiye’nin en başarılı online eğitim girişimlerinden birisi olan morpakampüs gibi değerli girişimler de mevcut.
Dünyada Coursera, Edx, Khan Academy gibi Mooc girişimler bireysel pazarı geliştirip şekillendiriyorlar. Ülkemizde bu konuda çaba gösteren girişimciler üniversitelerle yeterince iş birliği geliştiremeyince aynı ivme yakalanamadı. Örneğin Universiteplus bu konuda çok erken dönemde çok güzel bir girişim yapmıştı. Üstelik Boğaziçi üniversitesi gibi güçlü bir marka ile iş ortaklığına girmişti fakat üniversite ve program sayısı hızla büyütülemeyince istenen başarının gelmesi mümkün olmadı. Yine de bu alanda campusonline gibi girişimler çaba göstermeye devam ediyorlar. Türkiye’de mooc işini başarabilecek maddi kaynak ve teknoloji aslında büyük telekomünikasyon firmalarında mevcut. Fakat bu kurumların öncelikleri ve odak alanları online eğitime pek fazla indirgenemiyor. Bu kapsamda hem Türk Telekom Akademi hem de Turkcell Akademi önemli birer girişim olmasına rağmen bu firmalardan beklenen kaynak aktarımı ve odaklanma henüz yeterli seviyede değil.
Kurumsal pazarın darboğazları
Kurumsal pazarda ise durum nispeten daha iyi. Çünkü Türkiye’de e-öğrenmeyi yaygınlaştıran ve tutundurmak için emek harcatan inisiyatif kurumsal e-öğrenme zihniyetinin ürünü. Bugün Türkiye’nin en büyük firmalarının neredeyse tamamına yakınında öyle ya da böyle bir e-öğrenme faaliyeti gerçekleştiriliyor. Çünkü kurumlar için e-öğrenmenin oldukça pratik faydaları var. Sınıf içi eğitimlerle kıyaslandığında e-öğrenme yöntemi eğitim ihtiyacını oldukça uygun bir maliyete düşürülebiliyor. Çalışanları mesai saati dışındaki eğitimlere yönlendirip mesai saatindeki verimliliğini yükseltebiliyorlar. Ayrıca sınıf içi eğitim için sınıf organize etme, konaklama, seyahat vb. birçok operasyondan kurtuluyorlar. Fakat bütün bu avantajlara rağmen kurumlarda eğitimin dijitalleşme oranı arzulanan düzeyde değil. Türkiye’de kurumsal öğrenmedeki nihai hedef bir gün sınıf içi eğitimlerin tamamının e-eğitime dönüştürülmesi fakat pratik uygulamalar, kullanılan teknolojiler ve bu teknolojiyi uygulayan insan kaynağı gücü hala bu hedefi gerçekleştirebilecek olgunluğa erişebilmiş durumda değil. Örneğin, ABD’de kurumlarda verilen eğitimlerin %40’ı e-eğitime kaymışken Türkiye’de bu oran hala %10’un altında.
Kurumsal pazarda çeşitli etkenler bu darboğazların oluşmasına neden oluyor:
Hazır e-eğitim içerikleri satan girişimler için darboğaz
Kaliteli eğitsel materyallerin maliyeti film/belgesel yapım maliyetlerine yaklaşmış durumda. Halbuki ürünü kullanacak kişi sayısı oldukça az sayıda veya potansiyel içerik haritasında üretilebilecek başlık sayısı da sınırlı. Dolayısıyla ölçek ekonomisi uygulamanın çok zor olduğu bir ortamda hazır e-eğitim içeriği üreten firmalar tüm sektörlere hitap edebilen kişisel gelişim gibi geniş kitlelere hitap eden hazır içerikler üretebiliyorlar. Ve niş başlıklara ölçek ekonomisi uygulama zorlukları nedeniyle pek fazla giremiyorlar. Bu alandaki e-nocta, infinity, Bilgikurdu, Contlearn, Dracolex gibi hazır e-eğitim içerikleri üreten firmaların kataloglarına bakıldığında bu eğilim çok net belli oluyor.
Firmaya özel e-eğitim üreten girişimciler için darboğaz: Kurumların da içerik üretmeye başlaması
Bir çok büyük kurum eğitim teknolojileri müdürlüğü kurdu ve alanında uzman birçok personel istihdam etmeye başladı. Hem içerik maliyetlerini düşürme hem de niş başlıklarda hazır katalog bulamama nedenleriyle kurumlar kendi e-eğitimlerini hazırlamaya başladılar. Bu değişim en çok da firmalara özel e-eğitim içeriği yapan firmaları etkiliyor. Çünkü Anzera, Digitallica gibi firmalar, kurumlara özel üretim yapıyorlar. Dolayısıyla bu alanda firmalara özel içerik üretmeyi planlayan startup’lar için ciddi bir pazar daralması sorunu ortaya çıkmış durumda.
LMS pazarındaki düşük fiyatlar ve rekabet eksikliği darboğazları
Öğrenme Yönetim Sistemi (LMS) hizmeti günün sonunda bir yazılım hizmeti ve kurumların aldıkları diğer yazılım hizmetleriyle kıyaslandığında fiyatlar oldukça düşük duruyor. Çünkü kurumlar diğer aldıkları yazılım hizmetlerini müşterilerine sattıkları hizmetlerin bir parçası olarak kullandıkları yani para kazanmalarına yardımcı olan bir hizmet olduğu için daha kolay satın alıyorlar. Fakat eğitim hizmetinin doğrudan bir getirisi yok. Bu nedenle kazanç getirmediği için bu alandaki LMS hizmetine de pek fazla para vermek istemiyorlar. Hal böyle olunca LMS hizmeti satıp para kazanmak isteyen girişimler için düşük kar yüksek hacim yani sürümden ve yan hizmetlerden para kazanma stratejisinden başka bir yol kalmıyor. Üstelik binlerce kullanıcısı olan firmalara satış sonrası destek hizmetleri de vermeniz gerekiyor. Böyle bir yapıyı az sayıda çalışanla yürütebilmek mümkün değil. LMS pazarında Enocta, Advancity, Bilgikurdu, Infinity gibi sektörün köklü firmaları karşısında yeni startup’ların tutunma şansı düşük kalıyor. Bu nedenle de sektörde LMS tarafında yoğun bir rekabet yaşanmadığı için köklü firmaları Ar-Ge ve yenilikçilik konusunda motive edebilecek rekabet unsuru eksik kalıyor.
Akademik pazarın darboğazları
Online eğitim istatistiklerindeki en yüksek rakamlar akademik taraftan geliyor. Bugün yaklaşık olarak online programlarda Anadolu Üniversitesi'nin 400 bin, Atatürk Üniversitesi'nin 325 bin kayıtlı öğrencisi var. Bu yüksek rakamlar kulağa hoş geliyor peki bu yüksek sayıdaki online eğitim talebinin ardında gerçekten de büyük bir öğrenme aşkı mı yatıyor?
Akademik pazardaki darboğazı iki temel alanda ele almak mümkün:
İş bulma sorunları
Ülkemizde maalesef istihdam hala büyük bir sorun. Ve insanların işe girebilmeleri biraz pamuk ipliğine bağlı. Bu yolda insanlar kullanabilecekleri tüm kozlara sıkı sıkıya sarılıyorlar. Bu açıdan eğitim en önemli kozlardan birisi. Bu nedenle elinizdeki diploma ne kadar iyiyse iş bulma ihtimalinizi o kadar arttırabiliyorsunuz. Fakat herkes popüler üniversitelerden mezun olamıyor. Bu nedenle iş başvurularında bu açığı kapatabilmek için sertifikalı/diplomalı online eğitim programları çok hızlı ve pratik bir çözüm sunuyor.
Sonuç: Kullanıcı ne bekliyor? Sıçrama noktasını nasıl anlayabiliriz?
Neyin ,nasıl ve hangi teknolojilerle yapıldığı bu alanda ürün ve hizmet sunan firmaları ilgilendiren bir konu. Kullanıcının gündemi ise sunulan hizmetlerin kendisine ne katkı sağladığı hakkında oluyor. Dolayısıyla firmaların yapay zeka, derin öğrenme, blockchain, IoT, AR/VAR gibi yeni nesil teknolojileri kullanarak geliştirdikleri ürünlerin somut faydalar üretmesi çok önemli. Çünkü günün sonunda önemli olan şu tip sorulara ne ölçüde cevap verilebildiği oluyor:
- Üniversite sınavına bir aya kala sınava hazırlanmak isteyen bir kişi için çok hızlı bir program hazırlayıp onu e-öğrenme kullanmayanlara karşı 10 kat hızlandırabiliyor musunuz?
- Bir firmanın satış temsilcisi eskiden ayda 100 adet ürün satarken onu çeşitli e-eğitim çözümleriyle geliştirip 3 ay içerisinde 1000 adet ürün satabilir hale getirebiliyor musunuz?
- Büyük bir şirkette İngilizce mülakata çağrılan çok temel seviyede İngilizce bilen yeni mezun öğrenciyi 15 gün içerisinde İngilizce mülakatı başarıyla geçebilmesini sağlayan bir e-eğitim çözümü sunabiliyor musunuz?
Benim düşüncem bu sorulara gönül rahatlığıyla evet denilebildiği zaman, online eğitim için sıçrama noktasına geldik demektir.
Görsel Kaynak: Deposit Photos