İnternet sektörü, büyüme potansiyeli ölçeklendirilebilir olması gibi pek çok nedenden dolayı yatırımcıların en çok ilgi gösterdikleri iş alanlarından biri. Diğer yandan özellikle genç girişimciler için pek çok avantaja sahip olan bu sektör özellikle de başlangıç veya erken dönem sermayesini sağlayabilmek için yatırımcılara büyük ihtiyaç duyuyor.
Yani internet girişimcileri ile yatırımcılar bu ekosistemin çok önemli ve birbirlerine yakın çalışan iki önemli aktörü konumunda. Webrazzi’de hem girişimcilik, hem de yatırımcılık konusunda sizlere dönem dönem bilgi vermeye çalışıyoruz.
Bugün de hem girişimcilerin çok merak ettiklerini bildiğim, hem de yeni yatırımcı adayları için yol gösterici olacağına inandığım bir konuyu ele alacağız: Yatırımcılar, yatırımlarının geri dönüşünü nasıl hesaplıyorlar?
Aslında bu konu ile ilgili aklımda bir süredir bir yazı fikri vardı fakat o fikrin yazıya dönüşmesi Türkiye’nin en aktif girişim sermayesi şirketlerinden 212’nin yönetici direktörlerinden olan Ali Karabey’in bu konuyla ilgili bir tweet’i sayesinde mümkün oldu.
Karabey’in Twitter’daki sorusuna benim yanıtımda da ciddi bir sapma olunca kendisinden konuyla ilgili bilgi istedim ve o da vakit ayırarak Webrazzi okuyucuları için yatırımcı perspektifinden yatırımın geri dönüşünün nasıl hesaplandığına dair görüşlerini ve tecürbelerini paylaştı.
Yatırımcı açısından büyük resim
Konu ilginç ve aslında oldukça matematiksel bir konu. Fakat işin matematik kısmına girmeden önce Ali Karabey’in ağzından yatırımcı gözüyle geniş resmi görmeye çalışalım:
Dünya piyasaları değişik bir evreden geçiyor. Piyasalardaki nakit yükselen faizlerle beraber geri çekilmeye başladı, haliyle sermaye maliyetleri de yükselişte.
Bugün Türkiye’ye baktığınızda faizlerin %10’lara yaklaştığını görüyoruz. Sermaye piyasalarına güvenen yatırımcıların, halka açık şirketlere gelen likiditenin maliyeti haliyle bu faizlerden daha yüksek ve minimumda %14 civarında.
Bu spektrumun diğer ucunda, erken aşama girişim sermayesi (VC) şirketleri var.
Yeni kurulmuş, kendini ispatlamamış, çoğu zaman ürünü markete çıkmamış ve değil kar, bazen cirosu dahi olmayan şirketlere sermaye yatırımı yapıp ortak olan ve getiriyi de, riski de paylaşan şirketler bunlar. Bankaların kredi kartı vermediği girişimlere sermaye koyan yatırımcılar. Bu yatırımların geri dönüşümü de 5-7 sene olarak planlanıyor.
VC’lerin risk profilleri haliyle diğer piyasalardan çok daha farklı.
Yatırımcılar açısından bakıldığında hem risk oranı, hem de yatırımın geri dönüş süresi oldukça yüksek. Ali Karabey dünya genelindeki yatırımcıların başarı beklentilerinin yüzde 20 ile 30 arasında olduğunu söylüyor. Yani her 10 yatırımdan sadece 2 veya 3 tanesinin hedeflenen başarıya ulaşabileceği ön görülüyor. Bu 2 veya 3 yatırım da tüm fonun toplam getirisini belirliyor.
Yatırımcı kaç çarpanla çıkış hedefliyor?
Buna göre yatırımların sadece yüzde 20 ile 30 arasındaki bir kısmının başarılı olabileceği düşünüldüğünde; 5 – 7 yıl arasında geri dönüş sağlayacak ve yatırımcı için yıllık yüzde 20 – 25 seviyelerin bir getiri ihtiyacını sağlayabilmesi için yatırımcının bu süre sonunda 15 ile 20 arasında bir çarpanla çıkış yapabilmesi gerektiği ortaya çıkıyor.
Yani yatırımcı örneğin bugün 1 milyon TL değerleme ile yatırım yaptığı girişiminden 5 yılın ardından 15 ile 20 milyon TL arasında bir değerleme ile çıkış yapabilmeyi umuyor. Bu süre boyunca şirkete başka yatırım olmayacağını, yani yatırımcının ilk aldığı yüzdenin (dilute olarak) azalmayacağını da ön varsayarsak bu ciddi bir ön görü.
Bu durumda akıllara başka bir soruyu getiriyor: girişimin değerlemesi neye göre yapılıyor?
Girişim değerlemesini etkileyen faktörler
Özellikle erken dönemde bir girişimin değerinin hesaplanması pek kolay bir iş değil. Yatırımcı için işi daha da zorlaştıran bugünden şirketin 5 yıl sonraki değerinin ne olacağını hesaplayabilmek. Bu süre boyunca girişimin başarısını ve büyüme hızını etkileyebilecek sayısız değişken olduğunu tahmin edebilirsiniz.
Yatırımcı bunu yaparken iş modelinden, piyasaya şartlarına kadar olası tüm değişkenleri hesaba katmaya çalışırken olası riskleri de gözden kaçırmamaya uğraşıyor. Ali Karabey’in ifadesi ile “böyle bir ön görü yeteneğine sahip, değerlemeyi yüzde 100 doğru yapabilen bir insan dünyada yok. Varsa da inanın masada karşınızda oturan kişi değil, çünkü tatilde”. Dolayısıyla yapılabilecek tek şey; mümkün olan en gerçekçi öngörülerde bulunabilmek.
Tabi tüm bunları yaparken yatırımcı 5 yıl sonra çıkış zamanı geldiğinde kimin ve hangi şartlarla girişime ortak olacağı veya satın alacağını da görebiliyor olması gerekiyor. Özellikle de Türkiye gibi internet girişimlerinde halka arz gibi seçeneğin de (en azından bugün şartların) bulunmadığını düşünecek olursanız, bugün 1 milyon TL değerlemeye sahip girişimi 5 yıl sonunda 15 – 20 milyon değerleme üzerinden satın alabilecek bir ve hatta mümkünse birkaç potansiyel şirketi şimdiden görebiliyor olmanız gerekiyor. Çünkü yatırımcı bu süreç içerisinde karını gerçekleştirip, şirketten çıkış yaptığı gün ilk defa para alıyor.
Yatırım miktarı ve hisse oranı
Şirket değerlemesini bir şekilde hesapladıktan sonra sıra yapılacak yatırımın miktarına karar vermeye geliyor. Karabey “Şirketin ihtiyacından az veya çok yatırım iş için zararlı” diyor. Burada da girişimin tam olarak beklenen hızda büyümesini sağlayacak yatırım miktarını hesaplayabilmeyi gerektiriyor.
Fakat yatırım miktarı hesabından sonra sıra hassas diğer bir konuya geliyor; yatırım karşılığında alınacak hissenin miktarı. Yukarıdaki adımlardan sonra son derece matematiksel bir hesap gibi görünüyor olabilir ama hesap diyelim ki yüzde 40 – 50 civarında hisse almanız gerektiği sonucuna varıyorsa bu sefer de girişimciyi demoralize etme ihtimaliniz var. “Girişimci yoksa iş yok” diyen Karabey bunun da yatırımcı için yatırım kararı aşamasını etkileyen faktörlerden biri olduğunu söylüyor.
Tüm bunlar tamamlansa bile yatırımcı için ön görülmesi gereken konular bunlarla bitmiyor. Girişimin 5 yıl gibi uzun bir süre içerisinde yeniden yatırıma gereksinim duyma ihtimali de var. Böyle bir ihtiyaç olursa o anda başka bir yatırımcı bulunamayabilir. O yüzden yatırımcı yatırım yaptığı girişimin ileride ihtiyaç duyabileceği yatırım için gerekli sermayeyi de bugünden kenara ayırabiliyor olmalı. Bunu yaparken de yeni yatırımın hangi şartlarda ve hangi değerleme ile gerçekleşebileceğini de yapılan varsayımlar dahilinde ön görebilmek zorunda.
Tüm bu kriterleri hesaba kattıktan sonra birçok iyi ekip, ortaya güzel bir proje çıkartabilecekken bu kriterlerin bazılarına uymadığı için yatırım alamayabiliyor. Girişimcilik kolay bir iş değil, bunu biliyoruz. Ama yüzlerce girişim arasından 5 yıl sonra 15 – 20 kat büyüyebilecek olanın hangisi olacağını bulmaya çalışan yatırımcının işi de pek çocuk oyuncağı sayılmaz.
Umuyorum ki bu yazı hem girişimcilere yatırım arama süreciyle ilgili çok daha gerçekçi bilgiler sağlamayı başarabilmiş, hem de yatırımcı adayları için değerlendirilmesi bazı detaylar konusunda bilgi verebilmiştir. Ayrıca şunu da belirtmekte fayda var; bu yazı sadece VC tarafından olaya nasıl bakıldığını makro seviyede özetliyor. Kriterler daha detaylandırıldığında her VC için farklılık gösterebileceği gibi, bir melek yatırımcının farklı risk ve getiri hedefleri olabileceğini de düşünebilirsiniz. Çünkü kendi sermaye, zaman ve tecrübesinin girişimcilere yatıran bir kişinin tüm durumu bir VC’den çok daha farklı yatırım kriterleri ile değerlendireceğine hiç şüphe yok.
Ali Karabey’e de tüm bu bilgiler için bir kez daha teşekkürler. Eğer bir girişimciyseniz kendisinin Twitter hesabını takip etmenizi öneririm.
Konuyla ilgili görüş ve sorularınızı yorumlar kısmında paylaşabilirsiniz…