Konuk yazarımız Afşın Avcı, SponsorPay'in Türkiye ülke yöneticisidir.
Avrupa’nın Silikon Vadisi neresi? diye sorsam, online Start-up ve yatırım dünyasına aşina olan kişiler muhtemelen Berlin cevabını vereceklerdir. 3 yıldan fazla süredir bir ayağı Berlin’de olan biri olarak, bu cevabı biraz daha açmak ve somutlaştırmak istiyorum.
Berlin, kozmopolit kelimesinin neredeyse tam karşılığı ve bu kozmopolitliğin ön sıralarında Türkler geliyor. Türklerin yanında, her milletten insanı kolayca bulabileceğiniz bir yer. Bu da şehri, seçenekleri ve çeşitliliği daha fazla olan bir yer haline getiriyor. Bunun üzerine bir de Almanya’nın sosyal desteklerini ekleyin; Berlin, yaşamak için en ideal yerlerden biri haline geliyor.
Peki ya Start-up’lar için nasıl bu durum? Berlin’deki start-up ekosistemini anlamak için, kendi gözlemlerinin dışında, 5 farklı girişimle görüştüm. Bunları sizinle paylaşmak istiyorum.
Enerjik ve Dinamik
Görüştüğüm girişimlerden bir tanesi Appstats. Appstats ismini Webrazzi’de okumuşsunuzdur. 2010 yılında kurulan Social Games Observer grubunun bir şirketi olan Appstats, Facebook Uygulamaları için bir analitik servisi. Facebook uygulamalarının günlük ve aylık istatistiklerini analiz edip, premium müşterilerine bu uygulamalar hakkında demografik bilgiler sağlıyor. Social Games Observer ve Appstats’ın kurucusu Sebastian Sujka, Berlin’in girişimlere sağladığı en önemli avantajın bilgi ve fırsat değişimi olduğunu düşünüyorum.
Sujka’ya göre Berlin’de 3 şey bol: Girişimci, yatırımcı ve tüm dünyadan gelen yetenekli elemanlar. Bu nedenle şehir, online girişimler açısından çok hareketli. Spotify’ın Uluslararası Gelişiminden Sorumlu Axel Bringeus’a göre de Berlin’in online dünyasındaki insanların tabiri caizse "aynı kafada" olmaları, Berlin’i hem iş yapılası hem de yaşanılası bir yer haline getiriyor. Spotify da Berlin'i genişleme üssü olarak seçmiş durumda.
Bu durum, networking olayının da çok yoğun olmasını beraberinde getiriyor. "Berlin’deki networking ortamı dünyanın dört bir yanından gelen yazılımcı/tasarımcı ve yatırımcılara kolayca ulaşıp birlikte çalışmayı sağlıyor." diyor Jan Beckers. Jan, Hitfox’un kurucusu. Berlin’de ismi iyi bilinen girişimcilerden biri. 75 kişinin çalıştığı ve San Francisco’da da bir ofisi bulunan Hitfox, online oyun dağıtımı yapan bir girişim. Aynı zamanda mobil oyun geliştiriciler için de bir fonu bulunuyor. Şu ana kadar bu fon ile 4 adet şirket kurulmuş: AppLift.com, Ad2Games.com, GameFinder.de. Jan ayrıca SponsorPay’in de kurucularından. "Berlin, doğru insanlar için doğru bir yer!" diye de ekliyor sonrasında. Jan Beckers’a göre Berlin şu anda start-up’lar için Avrupa’daki en sıcak bölge!
Kullanıcıların internetten aldıkları ürünlerin süreç yönetimini yapan Itembase’in kurucularından Per Meurling, ortağı ile birlikte Berlin’in bu uygun girişim ekosisteminden faydalanmak için İskandinavya’dan Berlin’e geldiklerini söylüyor. Itembase’in iş modeli, konuştuğum diğer girişimlere göre biraz daha karışık. Online alışveriş sırasında topladıkları kullanıcı ID’leri, faturalar, garanti belgeleri gibi veriler sayesinde satın aldığınız ürünlerin envanter yönetimini yapıyor. İstediğiniz bir anda da daha önce satın aldığınız bir ürünü tek tıkla satmanıza olanak sağlıyor. "İyi yazılımcılara ulaşma fırsatı, düşük ofis kiraları, uygun ve bol girişim sermayeleri ve birçok farklı ülkeden farklı tecrübelere sahip yetenekli çalışanlar... İşte Berlin’in girişimcilere kattığı şeyler bunlar!" diyor Meurling.
Temel olarak girişimcilerin ihtiyaçlarını karşılayacak bir ortam burası. Evet, belki bir Kanyon Starbucks yok Berlin’de. Ama merak etmeyin, Berlin’deki girişimcilerin çoğunlukla takıldığı yerler mevcut. Kanyon Starbucks kadar yoğun olmasa da Rosenthaler Platz’ta yer alan St. Oberholz bunlardan biri. St. Oberholz, ücretsiz internet, 2 kata yayılan masaları, her yerde yer alan uzatma elektrik prizleri ile hem ufak toplantılar hem de gün içinde çalışmak için girişimcilerin tercih ettikleri bir yer. Diğer yandan şehirde artan internet girişimleri ve dolayısıyla ofis talebi, ofis fiyatlarının gittikçe artmasına da sebep olmuş.
Jan Beckers, Berlin’de sahip olduğu kişisel networkun Hitfox’u kurmasını sağladığını söylüyor. Ayrıca Berlin’de olmanın kattığı diğer bir avantaj şehirdeki sosyal hayat. Bu özellikle iyi bir yaşam tarzını kovalayan çalışanlar için çok önemli. Jan Beckers’a göre Berlin’in diğer şehirlerden belirgin farklarından biri de bu. "Burada sadece iş yok, akşam olduğunda birçok farklı kültürden arkadaşlarınızla dışarı çıkıp kendinizi gece hayatına bırakabilirsiniz." diyor.
"Peki, sadece sosyal hayat ve kalabalık bir girişim ekosistemi mi Berlin’I farklı kılan yer?" diye soruyorum. Innovestment’tan Thomas Herzog, çok somut bir cevap veriyor bu soruya: "100.000 € yatırım alan bir girişiminiz olduğunu varsayalım. Berlin’de, Londra’ya göre 1.5 kat daha fazla şey yapabilirsiniz bu parayla. Berlin, bir Avrupa başkentine göre ucuz bir yer!" Innovestment.de, Kickstarter benzeri bir proje. Toplu-fonlama sayesinde Innovestment.de üzerinde projenize ortak bulabiliyorsunuz. Sebastian Sujka, Jan Beckers, Per Meurling... 3’ü de Thomas Herzog’un söylediklerini doğruluyor. Berlin ucuz bir şehir. Yaşam maliyeti, yemek, eğlence... Ama en önemlisi tabii ki girişim maliyetleri. Berlin, diğer Avrupa şehirleriyle karşılaştırdığımızda girişiminizi en düşük maliyetle kurabileceğiniz şehirlerin başında geliyor. Ayrıca Jan Beckers’a göre Berlin’de yapılan üretimlerin "Berlin’de Tasarlandı" cümlesi ile damgalanacak kadar iyi bir tasarım ve yaratıcılık kültürü olması da önemli bir avantaj. "Bunun sebebi ne sence?" diye sorduğumda şöyle cevaplıyor: "Berlin’de sokağa çıkın, bir sürü farklı dil duyarsınız. Bir sürü farklı kültürle karşılaşırsınız. Tüm bu farklılık, şehirdeki her şeye de yansır; yemekler, gece hayatı, iş dünyası... İşte tasarım ve yaratıcılığı sağlayan şey bu!"
Şehrin diğer Avrupa metropollerine göre ucuz olmasının getirdiği avantajın dışında, gerçekten uluslararası olması da önemli bir katkı sağlıyor start-up’lara. Bunun en güzel örneği Spotify. "Berlin internet ve müzik için en yaratıcı şehirlerden biri. Bu nedenle Spotify olarak burada olmamız gerekiyordu. Ayrıca bu şehirde yetenek bulmak daha kolay" diyor Axel ve ekliyor; "Bu şehirde bürokrasi az, altyapı çok gelişmiş ve ayrıca Avrupa’nın her yerine de yakın sayılır. Bir fikri Avrupa’da daha hızlı patlatacağınız başka bir yer yok!"
Deutsche-Startups, Gründerszene, VentureVillage gibi girişim blogları şehirdeki girişimleri birbirine bağlıyor. Bugün Berlin’de her akşam girişimcilikle alakalı bir etkinlik bulabilirsiniz. Per Meurling’e göre 3 sene önce girişimcilik adına pek bir etkinlik yokmuş. Ama bugün her akşam bir yemek, parti veya buluşma bulabilirsiniz. Ama bu hareketlilik Silikon Vadisi’ne göre daha az. Bir de Berlin’deki girişimciler Silikon Vadisi’ndeki kadar açık olmaya pek meğilli değiller."Buradaki girişimciler fikirlerini açmak konusunda daha şüpheciler" diyor. Per Meurling. Alman kültürünü düşününce, bu çok da garip değil aslında. Jan Beckers ise 5 yıl önce Berlin Start-Up Ekosistemi'nde sadece birkaç teknoloji ve internet fanatiğinin yer aldığını söylüyor. "Şimdi ise enterprenuer, start-up kelimeleri, başarı hikayeleri sayesinde herkesin dilinde. Annelerin ya da mahalledeki insanların bile.."
Berlin’deki girişimcilerin günlük hayatı ise hemen hemen hepsinde aynı. Sabah bisikletle ofise gitmek ya da bir toplantı kahvaltısıyla başlıyor gün. Öğle vakti çoğunlukla bir iş yemeğiyle geçiyor. Akşam vaktinde ise yemekten sonra birkaç bira içmek için buluşuluyor. Tüm bunlar aslında kalabalık ve birbirine yakın duran girişim networkünün bir parçası. Berlin’deki girişimler birbirlerine çok uzak değiller. Mitte, Rosanthaler Platz, Kreuzberg, Friedrichshain, Neukölln... girişimlerin genelde bulundukları bölgeler. En uzak iki bölge arasını metro ile 30 dakikada geçebiliyorsunuz. Sebastian Sujka, "Eğer bizim gibi cool insanlarsanız, ofisinizi muhtemelen Kreuzberg’de tutarsınız." diyor. Kreuzberg için bir parantez açmam lazım benim de, çünkü burası adeta Küçük İstanbul. Kreuzberg’de yürümeye başladığınızda sağda Karadeniz Balıkçısı, Hasır Ocakbaşı, solda çekirdekçi, Gaziantep Baklavacısı gibi tabelalar görmeniz mümkün. Bu durum tabiiki insanların yeme-içme alışkanlıklarını doğrudan etkiliyor. Girişimcilerin de bundan kendilerini alıkoylamaları mümkün değil. Çoğu dönerle besleniyor diyebilirim :) Hasır Ocakbaşı, Honça Anatolia Cuisine gibi yerler akşam yemeklerindeki toplantılar için ideal yerler.
Bu kadar avantajının yanında, hiç dezavantajı yok mu? diye merak ediyorum. Spotify’dan Axel, Berlin’de yeterince iyi bir Venture Capital ekosisteminin olmadığını söylüyor. Sonra da ekliyor; ama zaten Avrupa’nın her tarafında böyle. Bunun yanında yazılımcılar konusunda diğerlerinden farklı düşünüyor Axel; "Berlin iyi geliştirici hacmi bakımından bir San Francisco değil. Bunun sebebi, Alman üniversitelerin bu konuda yeterince iyi olmaması. Bu çok önemli bir eksik. Teknoloji merkezi olan Stokholm ile karşılaştırınca örneğin, Berlin geride kalıyor."
Berlin’in tüm avantajlarını ve dezavantajlarını topladığımızda karşımıza çıkan tablo, Avrupa’da bir start-up için en uygun yer olduğu. Bu tablonun da en önemli unsuru şüphesiz maliyetlerin düşük olması. Fakat bu durum Berlin’i aynı zamanda rekabetinde yüksek olduğu bir ortam haline getiriyor. Silikon Vadisi şirketleri Avrupa’ya baktıklarında güçlü bir Berlin görüyorlar. Ve hatta bazıları Avrupa’daki ayaklarını Londra yerine artık Berlin’e atıyor. Diğer yandan önümüzdeki 1-2 yılda Berlin’den çıkıp globalleşen ve Silikon Vadisine transfer edilen girişimler görmemiz de mümkün.