Kurumlara düşük maliyet, yüksek etki, ölçülebilirlik, hedefe odaklı olabilme gibi pek çok farklı fayda sağlayan online pazarlama çağın yükselen trendleri arasında yer alıyor. Fakat bu faydalardan yararlanabilmek için online pazarlamanın doğru bir şekilde planlanması ve yönetilmesi son derece önemli.
Bunu sağlamak için piyasada bulabileceğiniz hatırı sayılır oranda çözüm var ama bunların çok büyük kısmı yurtdışı kaynaklı ve tamamının Türkiye şartları için tam anlamıyla uygun olduğunu söylemek mümkün değil.
Neyse ki Türkiye'de de bu alanlardaki ihtiyacı karşılayacak çözüm ve ürünlerin sayısı artıyor. Bu konudaki önemli seçeneklerden biri de 2000 yılında İTÜ KOSKEB desteği İTÜ'lü mühendisler Murat Darçın ve Efe Aras tarafından kurulan Visilabs. (Firmanın web sitesinde ürün ve hizmetlerin yanı sıra Social Dashboard adıyla sektör bazında pek çok firmanın yer aldığı bir sosyal medya raporu da yer alıyor.)
Online pazarlama için geniş çaplı çözümler sunan Visilabs'in ortağı ve Genel Müdürü Efe Aras ile hem firmanın bu alanda sunduğu çözümleri hem de online pazarlamayı konuştuk.
Ümit Öncel: Visilabs'i kısaca tanıtır mısınız?
Efe Aras: Visilabs 2000 yılında, o zaman henüz öğrenci olan ortakları tarafından İTÜ KOSGEB laboratuarlarında kuruldu. KOSGEB’e sunulan proje şu anda Live adıyla anılan bir real time tracking ve click to chat uygulamasıydı. O dönemde dünyada sadece bir örneği vardı ve bu nedenle uzun zaman firmalara uygulamanın ne işe yaradığını anlatmak ile uğraştık. Şu anda bir çok e-ticaret sitesinde yer alıyor ve bu yılın başından beri de büyük bir bankanın online işlemler sitesinde kullanılıyor. 2003 yılından beri dijital pazarlama ve danışmanlık hizmetleri veriyoruz. Bu alanda edindiğimiz tecrübeyi Visilabs ürün ailesini oluştururken kullandık.
ÜÖ: Visilabs nasıl başladı? Giriş sermayesi, aldığınız yatırım ve/veya desteklerden bahsedebilir misiniz?
EA: Visilabs’i kurduğumuzda henüz öğrenciydik. Evimizdeki bilgisayarlar tek sermayemizdi. Hatta bilgisayar açığımızı çalışan arkadaşlarımızdan birinin yurtta kullandığı bilgisayarı ofise “aktararak“ gidermiştik. Aynı zamanda öğrencilik yaptığımız kampustaki KOSGEB binasına yerleşebilmemiz en büyük şansımız oldu. O dönemde KOSGEB’den mekan dışında bir destek alamamış olmamıza rağmen Visilabs’in kurulmasında çok belirleyici olduğunu söylemem lazım.
2008 yılında aldığımız TÜBİTAK desteği hayallerimizi gerçekleştirmenin en önemli aracı oldu çünkü rekabet ettiğimiz firmaların düzeyinde yazılımlar geliştirmek önemli bir sermayeyi gerektiriyordu ve elimizde tecrübe dışında bir şey yoktu. Kurucu ortaklardan birinin akademik çalışmalarını baz aldığımız offerminer projesinin (şimdiki Target ürünü) kabulü AR-GE faaliyetlerine odaklanmamızı ve dünyada rekabet edebilecek bir ürün çıkarabilmemizi sağladı.
Şu anda Boğaziçi Üniversitesi Teknopark’ta faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Teknoparkların teknoloji firmaları için yarattığı ticari avantajların da önemli olduğunu belirtmeliyim.
ÜÖ: Ürünlerinizden en çok hangileri ilgi görüyor? Özellikle online pazarlamaya yönelik çözümlerden biraz bahsedebilir misiniz?
EA: Şu anda innovatif olmaları açısında en çok Segment ve Target ilgi görüyor. Segment web analizi uygulamalarının bıraktığı yerden devam ediyor ve kullanıcıdan izin alınarak kimliklendirilebilen ziyaretçilerin web sitesi üzerindeki davranışlarının raporlanabilmesini sağlıyor. Firmalar bu bilgileri doğrudan kampanya hazırlamak için kullanabildikleri gibi CRM sistemlerini beslemek için de kullanabiliyorlar. Ürünün Sosyal CRM diye adlandırdığımız özelliği sosyal medyanın yükselişi ile birlikte çok ilgi çekiyor. Bu özellik sayesinde eğer firmanın Facebook üzerinde sayfası var ise kişi bazında sayfa etkinliğini de raporlayabiliyoruz.
Target ise bir kişiselleştirme ailesi (personalization suite). İçinde sitenin kişiselleştirilebilmesi için gerekli bir çok modül mevcut; davranışsal hedefleme, tavsiye motoru, arama hedeflemesi, arama düzeltme, ziyaretçi favori kategorisini tespit etme vb. bir çok araç. Yenilerini de eklemeye devam ediyoruz. Target, Web 3.0’ın temel önermesi olan kişiselleştirmeyi hayata geçiren bir uygulama. Analytics ürünümüz gerçek zamanlı ve özel raporlama gibi becerileri ile diğer ürünlerimiz gibi KOBİ’lerden ziyade üst segmentteki firmaları hedefliyor. Büyük firmalarda da Google Analytics’in hakimiyetinden söz edebiliriz. Ancak dijital pazarlamanın firmalar için öneminin günden güne artışı firmaları Google Analytics dışında bir arayışa itiyor.
ÜÖ: Pazarlama açısından bakıldığında sizce sosyal medya nereye doğru gidiyor?
EA: İnsanların vakit geçirdikleri mecralar TV’den hızlı bir şekilde internete kayıyor. İnternette ise başta Facebook olmak üzere sosyal medyada geçirilen vakit internetin diğer kısımlarında geçirilen vaktin önüne geçmiş durumda. Firmalar ise tüketicileri nerede ise orada olmak zorunda. Buraya kadar olan kısmı şu anda kabul görmüş durumda.
Sorun sosyal medyadaki samimi ortama firmaların nasıl dahil olacağı. Firmaların bir kısmı eski medya takip alışkanlıkları ile sadece izlemeyi tercih ederken, bir kısmı da tek yönlü bir ileti bombardımanı yapıyorlar. Firmaların kabul etmesi gereken bir gerçek var: Sosyal medyada firma ile kişi bir anda eşitlenir. İki taraf da Twitter kullanıyorlarsa 140 harften daha fazlasına hakları yok.
Yapılması gereken bu durumu olduğu gibi kabullenip, sosyal medyadaki kişileri firmanın içinde kabul etmeleri ve farklı süreçlerine dahil etmeleri. Bu süreçler ürün geliştirme de olabilir, müşteri destek de olabilir. Yarın öbür gün sosyal ticaretin (f-commerce) gelişmesiyle satışın da bu süreçlerden biri olacağını söylemek kehanet olmayacaktır.
ÜÖ: Sosyal medya önemli ama takibi ve raporlaması daha da önemli bir konu. Sizce ülkemizde sosyal medya kullanımında ölçümlemeler yeterince dikkate alınıyor mu?
EA: Ben genel olarak Türkiye’de ölçümleme kültürümüzün zayıf olduğunu düşünüyorum. Yapmak konusunda çok atılganız ama sonrasında sonuçları değerlendirip, gerçekler ile yüzleşmek konusunda aynı beceriyi gösteremiyoruz. Aynı bakış açısı kaçınılmaz olarak dijital dünyadaki iş yapışımıza da yansıyor. Ancak hem iş kültüründeki gelişim, hem de rekabetçi piyasa koşulları bu değişimi zorlayacak diye düşünüyor ve umuyorum.
ÜÖ: Visilabs'in gelecekle ilgili planları neler? Düşündüğünüz yenilikler var mı?
EA: Şu anda da ilk Türkçe ticari semantik ağı oluşturarak kullanacağımız bir TÜBİTAK projesinin AR-GE’si devam ediyor. Bu proje kapsamında da arama motorlarındaki kelime bazlı reklamların otomasyonunu gerçekleştireceğiz. Ocak ayında ilk versiyonu yayınlamış olacağız. Web sitemiz üzerinden ayrıntılara ulaşılabilecek.
AR-GE’si devam eden diğer bir ürün ise A/B ve Multivariate testler gerçekleştirebilecek bir uygulama. Piyasada yaygın bir şekilde kullanılan Google’ın uygulamasından temel farkı testlerin segmentler bazında gerçekleştirilecek olması. Ayrıca burada geliştirdiğimiz istatistik motorunu başka innovatif uygulamalarda da ticarileştiriyor olacağız.
Son olarak AR-GE’si tamamlanmış ama henüz piyasaya sürmediğimiz Alert uygulamasından da bahsetmek isterim. Alert şu anda bir diğer uygulamamız olan Segment içinde çalışıyor. Alert her hangi bir zaman serisini izliyor ve zaman serisindeki anormal değişiklikleri kendi saptayabiliyor. Kullanıcının herhangi bir eşik belirtmesi gerekmiyor. Örneğin ziyaretçi sayınız mı azaldı, sizi hemen uyarıyor. Diğer yandan uygulama ziyaretçi sayısı gibi önemli KPI’lar dışında kalan ancak korelasyonu yüksek diğer bütün metrikleri de sizin için izliyor. Böylece proaktif davranıp önlem alabiliyorsunuz.
ÜÖ: Son olarak Türkiye'nin teknoloji dünyasındaki konumu ve AR-GE hakkında neler söylemek istersiniz?
EA: Türkiye maalesef teknoloji geliştirme konusunda geride kalmış bir ülke. Münferit örnekler üzerinden övünmemiz çok doğru değil. Dış ticaretimizde teknoloji alımı ve satışı arasındaki farka bakmamız gerçekler ile yüzleşmemiz için yeterli olacaktır. Ben sadece Visilabs gibi tek bir firmanın bu gerçeği değiştiremeyeceğini düşünüyorum. Bu ancak ülkede AR-GE faaliyetlerinin artışı sonucu deneyimli mühendislerin yetişmesi ile mümkün olacaktır. Ülkemizdeki iyi mühendislerimiz maalesef AR-GE’si ülke dışında yapılan ürünlerin kurulum veya desteğinde çalışıyorlar. Bu durumu sistematik olarak aşmak ancak kanunlar ile mümkün olabilir gibi gözüküyor. Yerli teknolojinin kullanılması bir şekilde özendirilmeli.