Kişisel marka denildiğinde genellikle ilk akla gelenler geniş kitleler tarafından tanınan sanatçılar ve sporcular. Fakat içinde bulunduğumuz çağ kişilerin kendi markalarını oluşturmaları için sayısız imkan sunuyor.
Siz kendinize kişisel bir marka olmayı yakıştıramıyor olsanız bile bugün internet kullanıcıların çoğu için bir marka olup olmamak, sadece kendilerinin belirleyebilecekleri bir kriter olmaktan çıktı.
Eğer Twitter kullanıyorsanız, LinkedIn'de bir profiliniz varsa, Google+ ya da Facebook hesabına sahipseniz siz bir kişisel markasınız demektir. Çünkü insanlar sizin kontrolünüz dışında sizi takip edebiliyor, sizden (olumlu ya da olumsuz olarak) etkileniyor ve kendi açılarından size bir değer biçiyorlar…
Daha ileri gitmeden önce markayı tanımlamakta fayda olabilir. TDK'na göre markanın karşılığı şöyle açıklanıyor:
"Bir ticari malı, herhangi bir nesneyi tanıtmaya, benzerinden ayırmaya yarayan özel ad veya işaret."
Yine TDK'ya göre markanın mecazi anlamda kullanımın karşılığı şu:
"Tanınmış ürün, saygın kişi vb."
Buradaki "ticari mal" ve "nesne" kelimelerine çok fazla takılmaya gerek yok. Bugün internet kişilerin fikirlerini özgürce ifade edebilmeleri için büyük kolaylıklar sunuyor ve ortaya koyduğunuz özgün fikirler, görüşler ve yorumlar sizin bir birey olarak değerinize katkıda bulunuyor.
Bu konudaki diğer bir yanlış düşünce, kişisel markanın sadece kendi işini yapan veya tek başına öne çıkan insanlar için önemli olduğuna dair inanış. Aslında kendi işinizi yapmıyorsanız, 9-6 bir iş yerinde çalışıyorsanız bile bu kişisel markanızın önemsiz olduğu anlamına gelmiyor.
Sizin o iş yerindeki katkılarınız üstleriniz tarafından değerlendiriliyor ve kurum içerisindeki konumuzu belirliyor. Fakat kişisel markanızı güçlendirerek sadece aynı iş yerindeki konumuzu daha da güçlendirmekle kalmaz, aynı zamanda çalışmak isteyebileceğiniz diğer firmaların yetkilileri ve tabi ki insan kaynakları şirketlerinin de dikkatini çekerek kariyerinizde çok ilginç açılımlar sağlayabilirsiniz.
Kişisel markanızı sosyal medya sayesinde nasıl oluşturacağınızı, güçlendireceğinizi ve yöneteceğinizi başka bir yazıda daha detaylı ele almaya çalışacağız. Ama şu an için bu konuyla ilgili birkaç önemli maddeyi de listelemeden geçmeyelim…
- Eğer daha önce bu konuya kafa yormadıysanız kişisel markanız büyük ihtimalle bakımsız bir bahçeye benziyordur. Bahçe orada ama durumu bundan çok daha iyi olabilir. İlk yapılacak şey bir hasar kontrolü. Kişisel markanız ne durumda? Adınızı Google'da arayak işe başlayabilirsiniz.
- Markanızın hangi alanda öne çıkacağını belirleyin. Bu hali hazırda iş yerinizdeki göreviniz ile ilgili de olabilir, hep hayal ettiğiniz, hobiniz diyebileceğiniz ve bir gün hayatınızı kazanmak isteyebileceğiniz farklı bir alan da olabilir.
- Eğer henüz yoksa, kendiniz için online bir marka merkezi kurun. Blog'unuz ya da kişisel web sitesi bunun için işinize yarayacaktır. Zaten bence bugün artık herkesin bir blog'u olması yasalarla zorunlu kılınmalı :)
- Facebook, Twitter, Google+, LinkedIn gibi sosyal ağlardaki eksik hesapları tamamlayın ve bunların marka merkeziniz (blog/web sitesi) ile koordineli çalışmasını sağlayın.
- Daha önceden markanızı öne çıkarmaya karar verdiğiniz alanla ilgili önemli siteleri bulun ve bunları yakın takibe başlayın. Üyelik gerekiyorsa üye olun, yorum yapılabiliyorsa yorum yapın. İmkan varsa yorumlarınızda marka merkezinize bağlantı vermeyi unutmayın.
- Konunuzla ilgili sitelere ve topluluklara katıldıktan sonra burada insanlarla iletişime geçin. Başkalarına yardımcı olun ve ihtiyacınız olduğunda yardım istemekte çekinmeyin. Eğer ortamda rekabet koşulları varsa rakiplerinizin neler yaptığını yakından takip edin.
- Hayatın internet dışında da devam ettiğini unutmayın ve arada sırada bilgisayarınızı kapatıp bu konuyla ilgili insanların bulunduğu etkinliklere katılın.
Başta da dediğim gibi bugün istese de istemese de herkes birer marka ve ancak kişisel markasının değerini bilip ona göre davrananlar bunun sağladığı faydaları kullanabilirler…
Görsel Kaynaklar: Galen Rodgers, Instructables, Tickled By Life