Konuk Yazarımız Mark Papermaster, lider mikroçip üreticilerinden AMD'nin CTO'su olarak görev yapmaktadır.
Eylül ayında Berlin’de gerçekleştirilecek olan IFA’da Sanal Gerçeklik (VR) konusunda bir sunum yapmak üzere davet edildim. VR hakkında konuşmak için bundan daha heyecan verici bir zaman düşünemiyorum. Çünkü her geçen gün daha popüler bir konu haline gelen VR teknolojisinin sarmalayıcı (immersive) bilişim döneminin de başlangıcına işaret ettiğine inanıyorum.
Teknoloji sektörünün geçtiğimiz yarım yüzyıl içindeki yolculuğuna baktığımızda bir dizi evrimsel aşamadan geçtiğini görürüz. İlk dönem, IBM merkezi işlem birimlerinin hakim olduğu merkezi bilgisayarlar dönemiydi. Sonraki dönem olan 1980’li yılların başlarında masaüstü bilgisayarların yaygınlaşmasıyla, kişisel bilgisayarlar dönemi başladı. Son dönem ise işlemciler ve alıcıların ebatlarının küçülmesi ve cihazlara daha fazla entegre edilebilmesi sayesinde ortaya çıkan mobil bilgisayar dönemi oldu.
Günümüzde toplumlar artık sadece mobil teknolojiyi benimseyip kullanmakla kalmıyor, mobil teknolojileri gündelik hayatının vazgeçilmez bir parçası olarak görüyor. VR ve akıllı evlerden sürücüsüz arabalara kadar nelerin mümkün olabileceği ve teknolojinin nelerle bütünleşik hale gelebileceği konusunda hiçbir sınır yokmuş gibi görünüyor.
Sanal Gerçekliğin Ötesinde
Geçtiğimiz Ocak ayında Dünya Ekonomik Forumu’nun kurucusu Klaus Schwab teknolojik bir devrimin eşiğinde olduğumuzu belirtti. Şu günlerde kaydedilen önemli ilerlemelerin hızının geçmişte hiçbir emsali bulunmadığını ve katlanarak büyüme kaydettiğini ifade etti. Bence haklı...
Cihazların neredeyse hepsinin birbirine bağlantılı ve içeriksel farkındalık yaratabilmek üzere çoklu alıcılara sahip olduğu bir çağda yaşıyoruz. Ses ve görüntü tanıma yeterlilikleri gitgide daha güvenilir bir performans sağlıyor. Grafik işleme ve ultra-yüksek çözünürlükteki ekranlar neredeyse ayna gibi görseller elde edilmesini sağlıyor ve açık kaynak yazılımlarında yaşanan hızlı ilerleme ve benimsenme oranları, uygulama gelişimini hızlandırıyor.
Tüm bu etmenler sarmalayıcı bilişim dönemine doğru uzanan yolun yapı taşları olma özelliğini taşıyor. Bu dönem, insanlar arasında tamamen ağ tabanlı bağlantılar, işlemler ve veriler ile şekillenecek olup; insanlarla ve teknolojiyle nasıl etkileşim içerisine girdiğimizi ve nasıl öğrenip, çalıştığımızı ve oynadığımızı değiştirecek. Bilgisayar gücü ve zekasının içine dalacağız. Teknoloji etrafımızı saracak ve günlük yaşantımıza daha da fazla nüfuz edecek bir hal alacak. Teknolojinin bizimle etkileşime gireceği şekilleri şu anda hayal etmeye bile yeni başlıyoruz. Sanal gerçeklik buna verilebilecek harika bir örnek.
Teknoloji gözlemcileri sanal gerçekliğin perakendecilikten askeriyeye, sağlıktan eğlenceye ve oyundan modaya kadar birçok endüstrinin yapısını ve eğitimini önemli ölçüde değiştireceğini öngörüyor. Son tahminler VR piyasasının 2025 yılı itibariyle 80 milyar dolar hacme ulaşacağını gösteriyor. Pazarın büyüklüğünden bağımsız olarak olasılıklara dair örnekler her yerde karşımıza çıkıyor. Tarihi, yaşanmış olayların yeniden canlandırılması suretiyle öğrenebildiğinizi bir hayal edin. Ancak, burada benim favorim tıp öğrencilerini ve halkın genelini cerrahi eğitim konusunda eğitmek için tasarlanmış bir programın bir parçası olarak bir tümör ameliyatını 360 derecelik kameralarla gerçekleştiren Royal London Hastanesi. Hastane başhekimi sanal gerçeklik teknolojilerinin sağlık hizmetlerini daha eşitlikçi bir hale getireceğine ve dünya çapındaki cerrahlık eğitimini geliştirebileceğine inanıyor.
VR kadar heyecan verici olan bir konu da şu ki, arttırılmış gerçeklik (AR) ve daha da büyük bir potansiyele sahip olabilir. AR, gerçek çevreyle tam bir sanal gerçeklik arasındaki deneysel alana yayılan, karışık gerçeklik olarak bahsedilen bir gerçeklik yaratmak üzere VR’ı gerçek bir dünya örgüsüyle birleştiriyor.
İleri Moore Yasası
Teknolojinin sunabileceği şeyler konusundaki bu heyecan verici potansiyeli değerlendirirken, genellikle VR gibi yeniliklerin yarı iletken teknolojisindeki ilerlemelerle mümkün olabildiğini unutuyoruz. Özellikle giderek artan sarmalayıcı grafikler ve görüntüleme teknolojileriyle beraber, enerji verimliliği ve artırılmış işlem gücü konusunda büyük gelişmeler olduğunu gördük.
Ancak, sarmalayıcı bilişim dönemi vaadini gerçeğe dönüştüreceksek, silikon endüstrisinin göğüs germesi gereken kilit zorlukların mevcut olduğunu da bilmemiz gerekiyor.
Kişisel bilgisayarların yükselişe geçmesinden bu yana ürün geliştiriciler bilgisayar yeterliliğini aynı güç tüketimi ve maliyet paketi çerçevesinde her 18 ila 24 ayda bir ikiye katlayan sağlam bir Moore Yasası etkisinden faydalandı. Bu kazançlar kişisel bilgisayarların yeterliliğinin bu süreç zarfında hızlı bir şekilde artmasına imkan tanımış olup, verimlilik konusunda yaşanan eşzamanlı kazançlar düşük güçle çalışan cihazların önünü açmış ve bugün yaşadığımız mobil bilgisayar döneminin büyümesini sağladı. Ancak, fizik kanunları kandırılamaz. Moore yasası hala geçerli olsa da etkisi azaldı. Yarı iletken ağ iyileştirmeleri daha fazla maskeleme seviyesi ve daha yüksek maliyetlerle zaman içerisinde daha da yaygın bir hal alıyor. Son yıllarda işlevselliğin ilerleme oranının aynı seviyede tutulabilmesi için mimari tasarım ve yenilikçi teknolojinin bir birleşiminin gerekli olduğunu gördük.
Yeni deneyimler ve yeniliklere güç vermeyi istediğimiz bu sarmalayıcı bilişim döneminde İleri Moore Yasası adını verdiğim bir sürece doğru gittiğimize inanıyorum. Bu düşünceye göre silikon endüstrisinin hızlı ve büyük bir performans ve maliyet iyileştirme oranına sahip olması için, şirketler yaratıcı mühendislik yaklaşımları sergilemelidir. Bana göre İleri Moore Yasası dünyası, sarmalayıcı bilişim dönemine güç vermek üzere, hesaplama işlemleri için CPU ve hem hesaplama hem de görselleştirme için GPU’nun birleşiminde diğer hızlandırıcılara ihtiyaç duyacaktır. Bu hesaplama motorları beraberce verimli bir şekilde çalışmalarına imkan tanıyan yeni paketleme teknolojileriyle bütünleştirilecektir.
Sarmalayıcı Bilişim Dönemi
Önümüzdeki fırsatlar, olasılıklar ve iş modelleri teknolojik ilerlemelerin her zamankinden çok daha hızlı bir şekilde ve daha büyük bir ölçekte gerçekleşeceği sarmalayıcı bilişim döneminin başlangıcında olduğumuz fikrini destekliyor. Dünyanın bugün bildiğimiz hali önemli ölçüde değişecek.
Buna ilişkin temel yapı taşları, yüksek performans gösteren, düşük enerji harcayan bilgisayar gücü ve görselleştirmedir. Bu unsurlar şu anda mevcut ve hızlı bir şekilde gelişiyor. Sarmalayıcı bilişimin döneminin hala ilk günlerini yaşıyoruz; dönemin ilk nesil ürünleri ise ilk akıllı telefonlara benziyor. İlk ürünler güzeldi ve kullanışlıydı; ancak, bunların birçoğumuzun onlarsız yaşayamayacağı araçlar haline geleceğini kimse hayal etmemişti. İlk ürünler mobil piyasasını tamamen değiştirip, tamamen yeni uygulama ve hizmetlerin ortaya çıkmasına neden oldu.
Bu hepimiz için oldukça heyecan verici bir süreç ve hem silikon hem de işlemci seviyesinde kaydettiğimiz ilerlemeler vasıtasıyla şirketimizin gelecek için harika ürünler sunma potansiyeline sahip olduğuna inanıyorum.