Konuk yazarımız Ozan Tatar, PayU Türkiye Pazarlama Müdürüdür.
Teknolojideki gelişmelerin tüm hayatımızı hızla değiştirdiği hepimizin bildiği bir gerçek.
Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü’ne 1998’te başladığım zaman ilk e-posta adresimi almıştım. Ödevlerimizi disketlerin içinde hocalarımıza teslim ediyorduk. 2003’te mezun olurken sınıfa sadece 4-5 kişinin dizüstü bilgisayar getirdiğini hatırlıyorum.
Düşünsenize; 1998 yılında Google henüz yeni kurulmuştu. Amazon 4, eBay 3 yaşındaydı. Bugünün, LinkedIn, Facebook, Twitter gibi en çok konuştuğumuz şirketleri o zaman ortada yoktu. Hayat birçok açıdan daha farklıydı. Örneğin; bölümde mezun olacakların en çok çalışmak istedikleri şirketler çok uluslu hızlı tüketim firmalarıydı. Kimseden “kendi işimi kuracağım”, “girişimci olacağım” gibi bir cümle duyamazdınız.
Konuk konuşmacı Ekim Nazım Kaya öğrencilere Google Glass’ı tanıtırken
Zaman gerçekten çabuk geçiyor. Üniversite mezuniyetimin üstünden 10 yıl geçti. Bu 10 yılın son beş senesi tamamen dijital dünyanın içinde, eBay Türkiye ve PayU gibi şirketlerde çalışarak geçti. Bu sene ise Boğaziçi Üniversitesi’nde Prof. Dr. Stefan Koch ile birlikte e-ticaret dersini akademik takvime ekleyerek ders vermeye başladık. Kimi haftalar sektörden değerli isimleri sınıfta ağırlıyoruz. Dersin Twitter ve SlideShare hesabını açtık. Önümüzdeki dönemlerde dersi canlı olarak internetten yayınlamayı ve YouTube kanalında dersin videolarını tutmayı planlıyoruz. Skype veya Google Hangout üzerinden yurtdışından kimi konuk konuşmacıları derste canlı olarak ağırlamak istiyoruz. Yapılabilecek gerçekten çok şey var...
Bu dönem, ağırlıklı olarak bilgisayar mühendisliği ve işletme bölümlerinde okuyan 33 lisans öğrencisi bu dersi alıyor. Bu öğrencilerin enerjisi ve bilgisi bana da çok şey katıyor. Bu yazıda dersi alan kimi öğrencilere sözü bırakmak istiyorum çünkü onların fikirlerini, bakış açılarını gerçekten merak ediyorum ve sizinle paylaşmak istiyorum. Acaba onlar 10 sene sonrasının dünyasını dijitalleşme perspektifinden nasıl görüyor? Bu çerçevede öngörüleri ne?
Pınar Işık, İşletme Bölümü 4. Sınıf Öğrencisi
“Google ile Facebook arasında kaç sene vardı? Facebook ile Twitter arasında? Twitter'la Pinterest ya da Snapchat arasında? İvmenin farkında mıyız? Yaşadığımız son yüzyılı yıkıcı teknoloji çağı ilan etsek, yanlış olmaz. Sürekli yeni enformasyondan, yeni iletişim şekillerinden, yeni iş yapma şekillerinden bahseder olduk. İnternetin bize sağlamış olduğu demokratik bilgi akışı, pek çok insana 'Niçin gerçekten yapmak istediğimi yapmıyorum?', 'Niçin bu yaratılan yeni dünyanın içinde yer almıyorum?' sorularını sordurttu.
Eski dünyamızda -büyük şirketlerin ve biz çalışanlarının olduğu dünyada- o şirketlerin know-how'ına, bilgisine, tedarik zincirine, gücüne asla ulaşamayacağımızı düşündüğümüz için fikirlerimizi kendimize saklıyorduk. Hala bunlara hakim değiliz ama kısa yolları öğrendik. Onların yolundan gidemeyince kendi yöntemlerimizi yaratmaya başladık. Ama bu özgüveni bize internet verdi.”
Ömer Çağrı Semerci, Bilgisayar Mühendisliği Bölümü 4. Sınıf Öğrencisi
“Dünya genelinde 2013 un 3. çeyreğinde 455 milyon akıllı telefon 50 milyona yakın da tablet pc satışı yapıldığını düşünürsek dijitalleşen dünyanın bundan sonraki 10 yılda mobil pazara yöneleceğini düşünüyorum. Yeni gelişmekte olan ve mobil uygulama ile uğraşan startup şirketlerine biçilen değerlerin milyar dolarlar seviyesine ulaşması da mobil pazarın geleceğin yıldızı olacağının sinyallerini veriyor. Kullanıcılar olarak biz de, aslında ihtiyacımız olmadığı halde, bize ihtiyaçmış gibi gösterilen cihazlar, uygulamalar, sosyal ağlarla, artan günlük yaşam hızımızla kendimizi bu sanal dünyaya bağımlı hale getirdik. Artık önü alınamaz şekilde gelişen dijital dünyaya ayak uydurmak bir tercihten ziyade zorunluluk haline geldi.
Her insanın iki yılda bir akıllı telefonunu değiştirdiği, tabletini yenilediği dijitalleşen dünyamızda yer edinmenin girişimcilikten ve her zaman bilgiye aç olmaktan geçtiğini düşünüyorum. Bu anlamda bilgisayar mühendisliğinin; bilişim sektörüyle en entegre mühendislik çeşidi olduğu için; dünyanın her yerinde en popüler, yeniliğe açık mühendislik alanı olduğuna inanıyorum. Aslında bunu sadece bir mühendislik dalı değil de bilim olarak görmek daha doğru olur. Sistem; sadece eksiği görüp biraz kod yazıp yeni bir uygulamayla ortaya çıkmaktan ziyade, derin araştırmaların yön vereceği bir hal alacak.
Mesela sadece Google Glass’i bilsek de sadece ‘Augmented Reality’ anlamında gelecekte inanılmaz gelişmeler olacak, insanların Skype üzerinden konuşurken konuştukları kişileri bulundukları ortamda 3 boyutlu olarak görüntülerini oluşturabilmeleri mümkün olacak. 10 yıla kalmadan akıllı telefonlara entegre sensörler aracılığıyla insanların günlük aktiviteleri görüntülenebilecek, kan basıncı, nabız gibi önemli fonksiyonları takip edilebilecek. Bu öngörülerin hayal olarak kalmayacağını, insanların sadece para kazanmak değil, kalıcı olabilmek dürtüsüyle bilime ve dijitalleşmeye katkı sağlayacağını düşünüyorum. Şunu da eklemek isterim ki gelecekte bence startuplar hükümetlerce daha çok desteklenecek, çünkü çok az giderle en başarılı işlerin temelinde onlar yatıyor.”
Cem Kocabaşa, İşletme Bölümü 4. Sınıf Öğrencisi
“Yurt odamı temizleyen abla bana "Sen burada okuyor musun? Neden kitabın yok?" diye sormuştu. Kitap okumayı severim ama kitap seçiminde öncelikli tercihim e-kitap olarak edinebilmek. Artık telif haklarının bu kadar sıkı korunmadığı bir dünyada yaşamayı ümit ediyorum. Dijital dünya kaliteli içeriğin şirket süzgeçlerinden geçmeden tüketiciye ulaşmasını sağlıyor ve bir Vikipedi bağışçısı olarak insanların zaman içinde bu kültüre alışacağını; bilginin daha özgürleşeceğine inanıyorum.”
Semih Tekten, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü 4. Sınıf Öğrencisi
“Web 1.0, 2.0, akıllı cihazlar, nesnelerin interneti derken bugünlere geldik. Sadece dijitalleşmenin değil, genel anlamıyla teknolojinin el atmadığı veya katma değerini sunmadığı herhangi bir uğraş veya sektörden bahsedemiyoruz. Gelecekte tüketici olarak katma değeri bugünkünden çok daha fazla yeni teknolojinin veya teknolojik oyuncağın hayatımızda olacağını öngörmek çok da zor değil. Kanımca dijitalleşmenin ve teknolojinin yakın-orta gelecekte radikal dönüşümüne sebep olacağı alan üretim yerleri yani fabrikalar ve fabrikalara bağlı olarak da işgücü piyasası. Üretimde insan gücünün yerine tamamen otomatik makinelerin, robotların kullanıldığını, üretim yerlerinde bilginin merkezileştiğini ve insansız fabrikaların uzaktan kontrol edilebildiğini, hatta üretimin gerekliliği hammaddenin veya üretimin çıktısı nihai ürünün transferlerinin dahi otomasyon ile, robotlar ile yapıldığını hayal edin.
Kendi kendine işleyebilen, uzaktan kontrol edilebilen, insana ihtiyacı olmayan, her türlü girdisini ve çıktısını organize eden, yaşayan fabrikalardan ve bunu mümkün kılan teknolojiden, mühendislikten bahsediyorum. Hayatta kalabilmek için insan emeğinin elzem olmadığı bir gelecek, çalışmanın sadece bir zevk oluşu benim hayalim. Hepimiz tüketim alışkanlıklarımız üzerine çok düşünüyor, çok konuşuyoruz; ancak üretim üzerine kafa yormak tüketim kadar popüler değil. Kendi kendine giden araba bile yapıldı, kendi kendine işleyen bir fabrika için un, yağ, şeker var; tarihsel olarak bir tek helvayı yapması kaldı gibime geliyor.”
Emin olun 2003’te biz mezun olurken gündemimiz ve bakış açımız çok daha farklıydı. Şurası net ki 2023’te mezun olacakların konuştukları konular da günümüzdekilerden çok farklı olacak. Teknolojide yaşanan durmak bilmeyen gelişme; kültürü, ilişkileri, iş yapış şekillerini, meslekleri ve uzmanlıkları dönüştürüyor. Biz, belki de anın içinde olduğumuz için, bu gelişimi hemen fark etmiyoruz ama geriye dönüp biraz uzağa baktığımız zaman değişimi çok daha net anlıyoruz.
Yazının II. bölümünde kendi öngörülerimle birlikte Boğaziçi Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ayşegül Toker’in, İşletme Bölümü Başkanı Prof. Dr. Stefan Koch’un ve dersimize konuk olarak katılan kimi konuşmacıların görüşlerini bu çerçevede sizinle paylaşacağım.