Konuk yazarımız Prof. Dr. İdris Bal, AK Parti Kütahya Milletvekilidir.
Dijital devrim yaşanan bir dönemin içerisinde bulunmaktayız. Klasik değerlerin yerini yeni değer ve düzenler almakta. Bilhassa medyanın evrimleşmesi bu dönemde dikkate değer hususların başında gelmekte. Geleneksel medya ile sosyal medya arasındaki uçurum birbirini besleyen doğasına rağmen artarak devam etmekte ve bu durum sosyal medya lehine doğru kaymakta.
Yeni medya düzeninin sesi olması açısından gerek Webrazzi ekibi gerekse bazı isimler yaptığı haber ve çalışmalarla aslında çok önceden beri bu konuda nabız tutmakta, bu mecraların temel dinamiklerine değinmekteler. Bu yeni medya düzeninin etiği ve içeriği, içeriğin oluşmasına etki eden faktörler vb. hususlara temas ederek toplumda bu kanallara karşı doğru algı oluşturulması takdire değer çalışmalardır.
Bunun yanı sıra maalesef geleneksel medyanın “3. sayfa haber” diye adlandırılan olaylarla dolu olması ve yıllardır bu anlayışın toplumda oluşturduğu algı ile yetişen nesillerin varlığı toplumu hedefsiz ve vurdumduymaz hale getirmişti. Eskiden sadece, gerek en önemli temsil makamı olan meclisten gerekse bir televizyon programında iki kişinin hiçbir konuda uzlaşamadığı ve kavga ettiği, herkesin birbirine haklılığını sadece bağırarak, sesini yükselterek ve ağza alınmayacak hakaretlerle ispatlamaya çalıştığı bir medya düzeni vardı. Kan davaları, kadına şiddet, ölüm ve öldürülme, trafik kazasında yitip giden aileler bu medyanın en temel konularıydı. Her ne kadar birer realite olsa da bu konular maalesef toplumun tek duyduğu, bildiği olaylar olarak artık sıradanlaşıyor ve toplum bu olaylarla besleniyordu. Nesiller aile ortamlarında bu haberlerin normalliğiyle yetişiyordu. O onu vurdu, o da diğerine hakaret etti ve neticede o onu yaraladı o da sonra onu öldürdü konuları toplumsal haberler iken siyasi arenada ise bir yandan parti başkanlarının vaatleri diğer yandan da siyasilerin birbirlerine hakaretleri en temel beslenme kaynağı olan geleneksel medya!
Medya patronları ise devasa binalarda, onca çalışan ve teknolojik cihazlarla toplumsal algıyı adeta kansere dönüştürüyor ve bir yeni bina daha ve yeni yeni çalışanlarla bu düzeni devam ettireceklerini sanıyor hatta buna iman ediyorlardı. Koskocaman medya binaları daha da büyüyerek geleneksel medya SARSILMAZ!!! temellere oturuyordu.
Geleneksel medyada girişimcilere yeterince yer verilmiyor, teknolojik ve bilimsel çalışmalar ya hiç haber olmuyor ya da üstün körü geçiliyordu. Topluma yenilikçi ve dünyadaki değişime ayak uyduracak algılar ile yeni nesillere örnek teşkil edecek insanların çalışmalarını aktaracak bir düzen bu medyada maalesef istenilen seviyelerde yer bulamıyordu. Neden bir Google, Facebook ve Twitter benzeri bir girişim bizden çıkmaz ya da nasıl çıkar diye bir kaygıyı topluma mal edecek bir çalışma içerisinde yer almayan geleneksel medya zaman zaman objektiflikten uzak ve çarpıtmaya açık haberlere yer veriyordu. Elbette tüm geleneksel medya aynı bağlamda değerlendirilmese bile her dönemde değişik baskı unsurlarıyla özgür olamayacak yapısıyla hayatını devam ettirmeye mahkum oluyordu. Çok seslilik bu medyada maalesef söylemden öteye geçemiyordu. Zira iktidarlar ya da herhangi bir şekilde muktedir olanlar hoşlanmadıkları sesleri çok kolay kısabiliyor, susturabiliyorlardı... Dünyada meydana gelen değişim ve dönüşümler bu temeli sağlam olmayan medya için tehlike çanlarını çaldırmaya başlarken ülkemizde de bu noktada duyarlı olan tabiri uygunsa "ilk internet insanlarıyla" aynı çanları bizim geleneksel medyamız içinde çaldırıyorlardı.
Webrazzi kurucusu Arda Kutsal, internet ekipler amiri Serdar Kuzuloğlu, Atıf Ünaldı, Nevzat Aydın, Sina Afra, Ersan Özer, İsmail H. Polat, Ceyhun Yılmaz, Okan Bayülgen ve daha adını sayamadığım çok değerli insanlar, girişimcilere bir ümit kaynağı olmanın yanı sıra gençlik için yol gösterici oluyorlardı. Yeni bir medya, yeni haberler, toplumda özellikle gençlerde yeni algılar ve idealler oluşturmak gibi önemli misyonlar üstleniyor ve çok önemli bir faaliyet ortaya konuluyordu. Özellikle sosyal ağların gelişmesi ile gençlik bu algılardan beslenerek kendilerini ifade edecekleri geniş bir mecra bulmuş oluyorlardı. Hergün yeni girişim ve yatırım haberleri okumak son derece ümit verici oluyordu. Bunun yanında sosyal medyayı çok iyi kullanan gençler burada yaptıkları yayınlarla kitleleri arkasından sürükleyebiliyordu. Toplumun bir kesimi ise bu mecralardan ve olanlardan bihaber yaşamaya devam ediyordu. Siyasiler açısından olaya bakıldığında ise bu mecralar çoğu kişi tarafından ya önemsenmiyor ya da klasik bazı tek taraflı mesaj iletme aracı olarak kullanılıyordu. Hatta çoğu için falanca açılıştayım, falanca yeri ziyaret ettim demek gibi “boş” şekilde kullanılıyordu ve hala bu şekilde kullanmaya devam edenler mevcut.
Geleneksel medya henüz bu akımı tam okuyamıyor hatta yeni düzeni bir tehlike olarak algılamıyordu bu aşamada. Halbuki küçücük odasında yayın yapan bir blogger, bir genç, YouTube kanalında yayın yapan bir kardeşimiz geleneksel medyanın devasa binalarını dinamitliyordu. İzlenme oranı geleneksel medyadan çok daha fazla olan bu kitle koca binalara ihtiyaç duymuyordu. Twitter ve Facebook gibi sosyal ağlarda yazılı anlamda bile mesajları yüzbinlere ulaşan insanların varlığı geleneksel medyanın ruhu duymadan devam ediyordu. Ta ki çok önemli bir kırılma noktası oluncaya kadar. O kırılma noktası hem geleneksel medyanın otoritesini sarsarken hem de toplumun her kesiminde birçok olay için bir milat teşkil etmeye başlayacaktı. Taksim Gezi Parkı olayları toplumdaki önemli bir fay hattının kırılmasına neden oldu. Siyasi anlamda da derinden bir fay kıran bu olay geleneksel medya ile yeni medya düzeninin ilk defa net olarak ayrışmasına neden oluyordu.
Gezi olaylarında geleneksel medya olayları ortaya koymakta yeteri hassasiyeti gösterememiş ve beklenen tavrı ortaya koyamamışken yeni medyada ise inanılmaz bir akış meydana gelmişti. Elbette bu mecraların etiği tam oturmadığından birçok haber yalan yanlış ayırt edilmeden veriliyor ve inanılmaz bir hızla her hadise bir anda yayılıveriyordu. Bir yandan kitleler haberleri bu mecralardan alıyor ve tüm olayı bu ağlar üzerinden takip ediyor bir yandan da troll yayınlar ile insanlar uydurma birçok şeye inanıyorlardı. Ntvs_sondakika adıyla yeni açıldığı belli bir hesaptan yapılan espri amaçlı yayınlar gerçek algılanarak birçok sanatçı ve entelektüel insan tarafından retweet edilerek yayılıyordu ki bu da konunun bambaşka bir boyutu. Aslında iletişim boyutundan öte etkileşim boyutu olan sosyal medyayı ilk defa bu denli kullanır bulduk kendimizi gezi olaylarında. Bir bocalama elbette yaşanıyordu. Aslında daha önce söylediğim isimler bu mecraların yapısı, etkisi ve kullanımına dair birçok şey söylemiş olsalarda olay ancak yaşanılınca anlaşılabiliyordu. Hasılı kelam gezi olayları her açıdan bir dönüm noktası oluyordu.
Bu süreçten sonra tüm siyasi partiler, cemaatler, sivil toplum kuruluşları, tarikatlar, hatta örgütler yani toplumda herkesimden insan Twitter için özel çalışmalar başlattılar. Belki bir yığılma da olmuş olabilir ama sosyal medyanın önemi açısından muhteşem bir dönüş olarak görüyorum bu durumu. Yine de bu mecraların tarzını yakalamadan başarılı olunamayacağı ise muhakkak.
Gezi konusunda bilimsel hassasiyetler ve objektif bir bakış açısıyla hazırlamaya çalıştığım raporda olayın detaylarını anlatmaya çalıştığımdan bu olayların haklılığı ya da haksızlığı tartışmasına burada girmiyorum.
Temel noktada geleneksel medyanın haricinde, klasik haber anlayışının ötesinde yeni bir medya düzeni ve habercilik anlayışı toplumu kuşatıyor. Bir profesör olarak ve aynı zamanda milletvekili olarak böylesine bir konuyu ifade etme gerekliliği hissettim. Sizler bu anlamda gençlik adına ve Türkiye’nin ideal noktalara taşınması için bu mecraların dilini kullanmayı öğretmeden girişimciliğin yaygılaştırılmasına kadar çok önemli bir noktada duruyor ve kritik bir misyon üstleniyorsunuz. Başarılarınızın devamını dilerim. Umarım sizler sayesinde ülkemizin, vatandaşlarımızın ufkunu açacak yeni kırılma noktaları!!! yaşar ve yarınlara umutla bakabiliriz…