Günümüz interneti artık küçük bir azınlığın kullandığı az bilinen bir iletişim aracı olmaktan çıktı. 2 milyarı aşkın kişi internete bağlanabiliyor ve milyonlarca kişi her gün internetteki varlıklarına paralel bir hayat yaşıyor. Bu sebeple pazarlamacıların yeni altın madeni olan internet online reklamlarla içiçe büyüyor. Peki giderek hedefe dönük hale gelen online reklamcılık sizi memnun mu ediyor, yoksa gizlilik ve mahremiyet konusunda endişelendiriyor mu?
İsterseniz önce Readwriteweb yazarı John Paul Titlow'un görüşlerine göz atıp, sonra da kendi görüşlerimizi paylaşalım.
Titlow'un yıllar sonra bir 'banner' reklamına tıkladığını anlatmasıyla başlayan yazı, özellikle TV reklamlarından hiç hazzetmeyen biri olduğunu söylemesiyle devam edip, hedefli online reklamcılığın aslında kullanıcılar ve yayıncılar için bir değer olduğunu bahsetmesine kadar uzanıyor.
Yazar, ABD'de yapılan bir araştırmaya göre tüketicilerin yüzde 68'lik bir kısmının gizlilik endişeleri sebebiyle hedefli reklamlara karşı olduğunu, ancak online reklam yayıncılığı için kullanılan bilgilerin tamamının kişisel izinler doğrultusunda toplandığını ve hedefli reklamlardan şikayet eden kişilerin kendilerini 'reklamcılardan' koruma şansı olduğunu dile getiriyor.
İstisnaları olabileceğini kabul eden Titlow'a göre kullanıcıların yanı sıra yayıncıların da internetin ölçülebilir katmanlarından faydalanıyor oldukları için hedefli reklam dünyasından hoşnut olması gerekiyor.
Titlow haklı mı?
Titlow'un görüşlerinin mantık dışı olduğunu söylemek zor. Eninde sonunda bir reklam göreceksek neden bize hitap eden bir reklam görmeyelim? Tüm online reklamları ortadan kaldıracak sihirli bir değneğimiz olmadığı için ve bizim de bazı servisler için para ödemekten çekindiğimizi düşünerek, hedefli reklamları elimizin tersiyle itmeye pek hakkımız yok diyebiliriz.
Aslında Wired Editörü Chris Anderson Bedava adlı kitabında bu konuya değiniyor. Dergilerde okuyucu tepkisi nedeniyle yazı konusu-reklamveren ilişkisinden kaçındıklarını söyleyen Anderson, web sitelerinde bu yolun tam tersini izlediklerini, Google Adsense gibi konuya göre reklam sunumu yapan sistemlerin online reklamcılığın omurgasını oluşturduğunu söylüyor. Anderson haksız değil ve biz de bunu artık normal kabul ediyoruz.
Peki ya yeniden hedeflenebilir olma?
Diğer yandan bu işin nereye gideceğini düşünmemek de elde değil. Özellikle son zamanlarda daha sık rastlamaya bağladığım yeniden hedefleme teknolojilerinin henüz yeterince iyi olmadığını kabul etmek gerekiyor. Farklı sitelerde aynı kullanıcıyı takip eden reklamlar matematiksel olarak geri dönüş oranını arttırıyor olabilir, ancak bu sürede kullanıcı üzerinde bir izlenme ve zorlama etkisi oluşturduğu da bir yan etki olarak beliriyor.
Labirente biraz yukardan bakalım. Bugün TV reklamlarının, dizilerin içine işlediğini kanıksamış durumdayız. Daracık, ekran başında kimin oturduğunu bilmeyen TV mecrasındaki bu genişleme internete endekslendiğinde daha vahim boyutlarda karşımıza çıkabilir.
Zira sabahtan akşama kadar karşımıza çıkacak bir kola reklamı, bizim gün içinde içebileceğimiz kola sınırını değiştirmiyor. Kişiye bağlı olarak biraz değişebilir ama alacağımız ayakkabı ve çantanın da bir sınırı var. Ama biz ayakkabımızı e-ticaret üzerinden alsak dahi ertesi gün ayakkabı reklamı göreceğimize emin sayılırız.
Çözüm yolu
Online reklamların bizim ihtiyacımıza ya da istediklerimize karşılık verecek bir yönelim gösterdiği gerçek. Lakin bir yerden sonra tüm internet sitelerinin ortak bir akılla hareket edip bize ihtiyacımız olmayan reklamları göstermeme lüksü olmayacak. Bu beklenen sondan kurtulmanın ise tek yolu var; 'bedava'dan mümkün olduğunca kaçmak.
Çünkü bir ürüne para ödemiyorsanız, ürün aslında sizsinizdir.
Görsel Kaynak: Wikipedia, Run2innovate