Sosyal medyanın markalar için önemi büyük. Ama son zamanlarda Orta Doğu’da ve diğer ülkelerde yaşanan olaylarda canlı olarak gözlemlediğimiz gibi insanları bir amaç ve bir konu altında bir araya toplamada sosyal medyanın gücü hiç bir tartışmaya yer bırakmıyor.
Sosyal medya aktivizm ve politik ifadeler için en popüler mecra haline geliyor. Tek bir tweet ile milyonlarca insan sokaklara dökülebiliyor, bir Facebook sayfasında milyonlarca kişi bir konuyu desteklemek için buluşabiliyor. Bu özellik tabii ki sivil toplum kuruluşları için çok önemli. Yeni destekçiler elde etmeleri, mesajlarını yaymaları ve bağış toplayabilmeleri için sosyal medya Sivil Toplum Kuruluşları için bulunmaz bir nimet.
İletişimciler de aynı görüşte. Wanda Socialist Grup Başkanı Lara Akış Baruh, STK’lar için en uygun mecranın sosyal medya olduğunu düşünüyor. Baruh bunun nedenini şöyle açıklıyor: “Sosyal medya kişilerin kendilerini hiç çekinmeden ifade edebildikleri nadir alanlardan biri. Diğer mecralarda kişiler herhangi bir duruşu benimsemekten çekinebilir; ama sosyal medyada böyle bir şey söz konusu değil. Sosyal medyada duyurmak istediğiniz şeyin yayılımını sağlamak çok daha kolay olur; daha çok insana ulaşmak ve bunu gözlemlemek de diğer mecralara göre daha kolaydır.”
Hayal Akademisi Kurucu Ortağı Ercüment Büyükşener de sosyal medyanın STK’lara sağladığı avantajları şöyle dile getiriyor: “Geleneksel mecralar ile online sosyal platformları karşılaştırdığımız en önemli nokta etkileşim yaşanıyor olması. Tek taraflı iletişim yapılan mecraların dışında günümüzde diyaloğa dayalı iletişim STK’lar için kendilerini tam anlamıyla ifade edebilmek adına tamda ihtiyaçları olan bir mecradır. Bu nedenle sosyal medya STK’lar için diğer mecralardan öncelikli olarak kendilerini konumlandırmaları gereken bir dünyadır.”
STK’lar markalardan farklı bir yapı barındırıyorlar. Onların işi hem daha kolay hem de daha zor. Çünkü markalara göre daha kısıtlı kaynaklara sahipler ancak bir kere hedef kitleye ulaştıktan sonra da fikirlerini benimseyen kişilere ulaşmaları daha kolay oluyor ve sosyal medyanın viral özelliğinden faydalanarak destekçi sayılarını büyük bir hızla artırıyorlar. İşte bu yüzden doğru hedef kitle STK’lar için çok önemli.
En önemli nokta hedef kitle
Baruh bu konuda şunları dile getiriyor: “Kadın haklarını, hayvan haklarını, çevre haklarını savunan kitle sosyal medyada çok kolay ayrışabiliyor. Bu ayrışmaları ve gruplaşmaları kendilerine avantaj sağlayacak şekilde kullanmalıdırlar” diyor.
Ercüment Büyükşener ise “Öncelikle STK’nın ilgilendiği konunun hedef kitlesinin genel mi, yoksa spesifik bir kitleyi mi ilgilendiriyor? STK’nın bunu tespit ederek işe başlaması lazım. Eğer (Greenpeace’de olduğu gibi) genel bir konu hakkında bilgilendirme yapılıyor ise bunun için tüm kanallarda geniş bir kitleye konuşmak gerek. Ancak daha hedef odaklı bir sivil toplum kuruluşu iseniz hedef kitleniz hangi kanalda ve nerede kümelenmiş ise oraya konuşmalısınız” diyor.
Büyükşener, STK’ların hedef kitlesini belirledikten sonra yapmaları ve dikkat etmeleri gereken konuları şu şekilde sıralıyor: “Hedef kitle ve iletişim kanalları tespit edildikten sonraki aşama, hangi araçların kullanılacağıdır. Bunların tespit edilmesiyle birlikte yanlış anlaşılmamak için hangi tonda iletişim yapacağınızı belirlemelisiniz. Herhangi bir şekilde gelebilecek olası tepkilere karşı kriz aksiyon planlarının hazır olması gerekmektedir. Tüm bu başlıkların toplamında en önemlisi sosyal medyada hakkınızda neler konuşulduğunu izlemeli ve sonuçları gün ve gün analiz ederek yola devam etmelisiniz.”
Baruh’a göre STK’lar sosyal medyada hedeflerini yakalayabilmek için gerçekten farklı ve cesur olmak zorundalar. Baruh, “Dikkat edecekleri en önemli şey yaptıkları eylem, duyuru ve savunuların gerçek temellerini ortaya koymaktır. Sosyal medyada kötü niyetli kişilerden farklarını, hukuki bir tabanı olan STK olduklarını kanıtlamaları dikkat edecekleri en önemli unsur olmalıdır” diyor.
Peki sosyal medyanın önemin kavrayan bazı STK’lar Türkiye'de neler yapıyor? Sosyal medyanın etkisinden kim ne şekilde yararlanıyor?
Greenpeace Türkiye’de 19. sırada
Bu konuda en göze çarpan STK’lardan biri Greenpeace. Hem Türkiye’de hem de dünyada sosyal medyayı oldukça aktif kullanıyor. Türkiye’de sosyal medyada Greenpeace Akdeniz olarak bulunuyor. Facebook hesabı Greenpeace Akdeniz - Türkiye’nin takipçi sayısı 21 Haziran 2011 itibariyle 268.930 kişi. Socialbakes.com'a göre Türkiye'deki markalar arasında 19. sırada yer alıyor ve büyüme hızı %13.23. Yani Greenpeace, Türkiye’de pek çok büyük markadan daha aktif konumda bulunuyor. Yine Socialbakers.com’a göre Greenpeace Akdeniz tüm dünyadaki STK’lar sıralamasında 7. sırada yer alıyor.
Twitter’da ise @Greenpeace_Med olarak yer alıyor ve 21 Haziran itibariyle takipçi sayısı 52.530 kişi.
Greenpeace ayrıca Foursquare’i de aktif kullanıyor. Son kampanyası “Seninki kaç santim?” için Foursquare’de balık restoranlarına bırakılan kampanya yorumlarına 1000’den fazla “I’ve done this” geri dönüşü alınmış ve 1200’den fazla takipçisi olmuş Greenpeace'in.
Greenpeace Türkiye’nin Kaynak Geliştirme Direktör Yardımcısı Erhan Çokkeçeci, sosyal medyayı üç buçuk yıl önce aktif kullanmaya başladıklarını belirtiyor. Çokkeçeci, daha önce binlerce internet aktivistinden oluşan kendi veritabanlarıyla iletişim halinde olduklarını ve bu iletişimin şu anda sosyal medya ile entegre bir şekilde devam ettiğini belirtiyor.
Ulaşılan kişiler TV ile ulaşılandan daha değerli
Greenpeace'e göre sosyal medya size asla yalan söylemeyen bir ayna. Çokkeçeci, “Bundan daha önemli bir avantaj düşünemiyorum. İltifatlar da eleştiriler de çok gerçek. Bu yüzden bizim için çok değerli” diyor ve ekliyor: “Earned media, own media ve paid media üçlemesinden hangisi en değerli derseniz sosyal medyaya denk gelen earned medya derim.”
Çokkeçeci’ye göre sosyal medyanın gücü ancak TV ile kıyaslanabilir dese de sosyal medyayla ulaşılan bireylerin TV ile ulaşılandan çok daha aktif olduğunun altını çiziyor ve sosyal medya olmasaydı son kampanyaları “Seninki kaç santim?”in bu kadar başarılı olmayacağından emin Çokkeçeci.
Yani aslında STK’lar sosyal medya ile kendileri için çok daha değerli bir kitleye ulaşabiliyor. Bu şekilde düşünen STK’lardan bir diğeri de WWF Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Derneği).
Maliyet avantajı sağlıyor
WWF Türkiye, sosyal medyayı 2009 yılının Ekim ayında kullanmaya başlamış. İlk olarak Facebook sayfasını oluşturan WWF Türkiye bugüne kadar reklam opsiyonlarını kullanmadan organik olarak büyümüş. Şu anda WWF-Türkiye’nin Facebook sayfasını beğenen 26.000 civarında kişi var. Twitter hesabı ise 4.300 kişi tarafından takip ediliyor. WWF-Türkiye video ve fotoğraflar için YouTube, Vimeo ve Flickr’ı da aktif kullanıyor.
WWF Türkiye sosyal medya hesaplarından, etkinlikleriyle ilgili haberleri, Türkiye’nin farklı doğal alanlarında yürüttüğü projelerden gelişmeleri paylaşıyor. WWF Türkiye İletişim Yönetmeni Tuğba Uğur, sosyal medyanın kendileri için en büyük önemini iki başlıkta topluyor. İlki sitelerine ziyaretçi çekme, diğeri de iletişim bütçesinin düşürülmesine katkısı.
Uğur, “Web sitemiz Türkiye’de en sık ziyaret edilen 30.000 web sitesi içinde yer alıyor. Günlük ortalama ziyaretçi sayımız 600 ile 1000 arasında değişiyor. Bir yıl içerisinde dış dünyadan wwf.org.tr adresine 4.000’in üzerinde yönlendirme linki verilmiş. Tekil ziyaretlerin büyük bir kısmı facebook.com ya da Twitter’dan geliyor. Bu da sosyal medyanın bizim hayatımızdaki önemini ortaya koyan en önemli veri” diyor.
Sosyal medyanın ikinci faydasını ise şöyle açıklıyor: “Sosyal medya ve web sitemiz arasında kurduğumuz ilişki sayesindeki sosyal medyada paylaşabileceğimizden her zaman daha fazlası hedef kitlemize ulaşıyor. Kampanyalarımızın duyulmasında da kritik bir öneme sahip olan sosyal ağlar sayesinde iletişim bütçesindeki maliyetlerimizi büyük ölçüde düşürdük.”
“Sosyal medya ile daha az kağıt tüketiyoruz”
Diğerlerine öre sosyal medyaya biraz daha geç giren STK’lardan biri TEMA Vakfı. TEMA’nın resmi Facebook sayfası 29 Nisan 2010’da açılmış. 21 Haziran itibariyle 21.196 takipçisi var. TEMA’nın Facebook sayfası şu anda tüm dünyadaki STK sayfaları arasında 88. sırada yer alıyor.
TEMA Vakfı Kurumsal İletişim ve Çevre Politikaları Medya Sorumlusu Elif Sezginer Verün, çevre konusunda faaliyet gösteren bir sivil toplum kuruluşu olarak sosyal medyanın aynı anda çok kişiye, çok hızlı ve çok az maliyetle ulaşabilmeyi sağlaması nedeniyle sosyal medyanın kendileri için son derece önemli olduğunu vurguluyor.
TEMA Vakfı ayrıca sosyal medyadan, sosyal ağlarda konuşulan konulardan, gündemden haberdar olmak için de faydalanıyor. Çevre ile ilgili konularda gazetelere yansımayan konuları takip etmek ve Vakfı ilgilendiren konulara zamanında dahil olmak için önemli bir araç olarak değerlendiriyor.
Verün ayrıca bir noktaya daha dikkat çekiyor ve “Sosyal medya sayesinde daha az kağıt tüketiyor, posta, kargo giderlerimizi en aza düşürüyoruz” diyor.
STK’lara kaynak yaratmak için etkili mecra
Diğerlerine göre sosyal medyaya biraz daha yeni giren bir STK da AÇEV. AÇEV'in kurumsal hesapları yanında projeleri için açılan hesapları da bulunuyor. Kurumsal Facebook hesabı AÇEV – Anne Çocuk Eğitim Vakfı’nın 21 Haziran itibariyle 8.132 hayranı bulunuyor. AÇEV İletişim ve Kaynak Geliştirme Birimi Sorumlusu Aslı Karabulut’a göre sosyal medya kanallarını aktif bir şekilde kullanmaya başladıkları tarihten bugüne AÇEV’in Facebook’taki topluluğu %341 oranında büyümüş.
AÇEV Twitter’da ise 7 Çok Geç profili ile yer almayı tercih etmiş. Şu anda aktif olarak kullanılmayan hesabın sadece 90 takipçisi var. Akbulut bu hesabı önümüzdeki dönemde paylaşmayı planladıkları bir “post-dizisi” için aktive ettiklerini belirtiyor. AÇEV’in ayrıca yeni açtıkları bir YouTube kanalı da bulunuyor.
AÇEV'in kurumsal hesaplarımızın yanında projeleri için açmış olduğu sosyal medya hesapları da var. Ekim 2010’da yayına alınan okul öncesi öğretmenleri için bilgi kaynağı “www.acevokuloncesi.org” sitesinin 7226 kişinin beğendiği Facebook hesabı, 150 kişinin takip ettiği Twitter hesabı ve genel izlenme oranının 4765 olarak belirtilen Dailymotion hesabı da bulunuyor.
AÇEV de diğer STK’lar gibi sosyal medyayı paydaşlarıyla iletişim kurmak, proje/program ve kampanyalarını duyurmak için kullanıyor. Bir diğer amacı da projeleri ve eğitimleri için kaynak yaratmak. Aslı Karabulut, henüz sosyal medya için kurgulanmış bir kaynak geliştirme projelerinin olmadığını ancak kaynak geliştirme faaliyetlerinin duyurusunu sosyal medya üzerinden yaptıklarını böylece yeni kaynakların yaratılmasında dolaylı da olsa sosyal medyanın faydasını gördüklerini belirtiyor.
Karabulut’a göre sosyal medya, kısıtlı bütçelerle çalışan STK’lara, davalarını geniş kitlelere tanıtma imkanı sağlıyor. Karabulut, “Misyon, hedef ve faaliyetlerimizi; kitlelerle hızlı ve efektif bir şekilde paylaşıyoruz. AÇEV markamızın bilinirliğini artırıyor, faaliyetlerimize katma değer yaratıyoruz. Sosyal medyanın sağlamış olduğu çift yönlü iletişim, paydaşlarımızdan faaliyetlerimizle ilgili geribildirim almamızı sağlıyor. Bu geribildirimler programlarımızın iyileştirilmesinde faydalı oluyor” diyor.
Türkiye'deki STK'ların kampanyaları da oldukça büyük başarı yakalıyor. Yüzbinlerce aktivisti bir araya getiriyor. İşte bunlardan bir kaçı:
Yavru balıklar için 500 bine yakın imza
Greenpeace’in en güncel sosyal medya kampanyası V for Viral ve internet ile ilgili pek çok konuda Greenpeace'e destek veren Uğur Akdemir ile birlikte hazırlanan “Seninki kaç santim?” Kampanya hakkında bilgi veren Greenpeace Türkiye’nin Kaynak Geliştirme Direktör Yardımcısı Erhan Çokkeçeci’ye göre sitedeki balık büyütme kurgusu adeta bir sosyal medya çıkarmasına dönüştü. Kampanyanın özü hızla tükenen balık stoklarına karşı Tarım Bakanlığı’nı harekete geçirmek ve yasal balık avlama boylarını yumurtlama boyları baz alınarak yeniden düzenlemelerini sağlamak. Ne yazık ki şu anda ülkemizde hiç yumurtlamamış yavru balıkları avlamak serbest.
Buradan yola çıkarak kampanyaya katılan herkese bir dijital balık verildi. Herkes dijital balıklarını büyütmek için balıklarını sosyal medyada paylaştı. Aslında dijital balıkları büyüterek denizdeki gerçeklerine yardım etti.
Çokkeçeci, buradaki kritik konunun bu paylaşımların sonunda hediye kazanılan basit bir oyun olmaması olduğunu belirtiyor ve “Kampanya mesajıyla direk bağlantılı bir “share & gain” kurgu hazırladık. Yani Farmwille ile yarışmak çok da akıllıca olmazdı. Greenpeace’in aktivist tavrı ve kampanya bağlantısı olmasaydı balığımı büyüt kurgusu çalışır mıydı emin değilim" diyor.
Kampanyada kritik gün 21 Haziran’dı çünkü 21 Haziran’da Tarım ve Köyişleri Bakanlığının Su Ürünleri İstişare Kurulu toplanıyor. Kampanyanın amacı bu güne kadar toplanabilen en fazla imza ile konuya dikkat çekmekti. Bu güne kadar seninki kaç santim kampanyasıyla 490 bini aşkın imza toplandı. Üstelik mobil mecranın ve internetin biraraya getirildiği tek tıkla ya da tek SMS ile Tarım Bakanlığı’na faks gönderme uygulaması da kampanyayı destekledi ve Tarım Bakanlığının toplantısı öncesi beş günde 13.562 kişi Bakanlığa faks gönderdi ve yasal balık avlanma boylarının takipçisi olduklarını gösterdi.
21 Haziran için Greenpeace bir de video hazırladı. Bu video hem kampanyanın tüm detaylarını anlatıyor hem de sonuçlarını ortaya koyuyor. http://www.kacsantim.org/21haziran adresindeki video sosyal medyada on binlerce kez paylaşıldı.
Sosyal medyanın gücünü bu rakamlar göstermeye yetiyor aslında.
174 bin kişi milletvekilline nükleer karşıtı e-posta gönderdi
Greenpeace’in halen devam eden bir de nükleer enerji karşıtı bir kampanyası bulunuyor. Dünya’da fosil yakıt rezervler hızla tükenmesiyle Türkiye’de nükleer santral kurulması için çalışmalar hızlanmıştı. Bu konuda halkın bilgilendirilmediği antlaşmalar da yapılmıştı. Bu yüzden Greenpeace halkı bu gerçekler hakkında bilinçlendirmek ve sesini duyurmak için bir proje yapmak istedi. Wanda Socialist ile birlikte yapılan bu kampanyada amaç, nükleer enerjinin ‘ucuz enerji’ algısıyla halka yansıtılmasının önüne geçmek, nükleer tehlikesinin farkındalığını artırmak, medyanın ilgisini bu konunun üzerine çekmek için yaratıcı fikirler üretmekti.
Wanda Socialist Grup Başkanı Lara Akış yapılan kampanyayı anlatırken, “Günümüz Türkiye’sinde bilgisayar başında oturan sayısı hızla arttığı ve sokağa çıkanlar azaldığından dolayı, hedef kitle için ‘bilgisayar başında aktif olabilecekleri eylemler’ planlamamız gerektiğini düşündük" diyor.
Böylece 5 yıl sürecek bir ‘Bilinçlendirme Kampanyası’ planlanmış. Birinci yıl için bir blog açılmasına karar verilmiş. Ana platform ‘blog’ olarak belirlenmiş. Baruh’un verdiği bilgilere gören blog sayfası, açıldığı ilk günden bu yana 2.5 milyon ziyaretçiyi geçmiş. Greenpeace’in hazırladığı e-posta 174 binin üzerinde aktivist tarafından milletvekillerine yollanmış. 21 Haziran itibariyle Radyoaktivist olarak kayıt yaptırarak kampanyayı destekleyenlerin sayısı 219.632. Kampanyanın “Türkiye Nükleer İstemiyor” sayfası, Facebook’ta 483.576 kez, Twitter’da ise 6.522 kez paylaşılmış.
Çakma belediye başkanı adayına ilgi büyük oldu
Greenpeace’in “Seninki kaç santim?”den önce en ses getiren kampanyalarından biri de Wanda Socialist ile birlikte hazırlanan Seyfi Solukal projesiydi. Türkiye’de kurulması planlanan kömür santrallerine engel olmak için belediye başkanlarına bunların kurulmasını reddeden bildirgeyi imzalatmak gibi bir amacı vardı. Seçmenlerin bu tip mesajlara en fazla açık olduğu dönem seçim dönemi olduğu için İBB başkanlığı seçimi bir mecra olarak kullanıldı. Bu doğrultuda sahte bir politikacı yaratıldı: İBB bağımsız başkan adayı Seyfi Solukal!
Baruh kampanyanın detaylarını şöyle anlatıyor: “Gerçekçilik katmak için sitede amatör bir dil ve tasarım kullandık. Bir seçim şarkısı bile hazırladık ve paylaştık. Ziyaretçi defteri de oluşturduk. Ayrıca, Seyfi Solukal’a Facebook’ta profil açtık ve sürekli güncelledik. Hazırladığımız viral videoları, video paylaşım sitelerine yerleştirdik. Seçimlere birkaç gün kala Seyfi Solukal için bir basın toplantısı düzenledik ve onun kurmaca bir karakter olduğunu açıkladık. Soyadının, kampanyamızın sloganını temsil ettiğini vurguladık: ‘Türkiye soluk alsın'.”
Sonuçlarına bakıldığında SeyfiSolukal’in Facebook profilinde 700 arkadaşı oldu ve 100’lerce özel mesaj aldı. Hatta Baruh’a göre asistanlık yapmak isteyenler bile olmuş. Sosyal medyada enine boyuna konuşuldu; tüm sözlüklerde eksiksiz yer aldı. Birçok gazetede röportaj ve haberleri yer aldı. Birçok ulusal TV ve radyo kanalına konuk oldu. solukal.org’a giren 100.000 ziyaretçi, adaylara 17.000 mektup yolladı. Kampanyadan önce bildirgeyi imzalayan adaylar 5’ken, kampanya sonrası 74’e çıktı. Üstelik bu 74 adaydan 20 tanesi seçildi de.
50.000’e yakın kişiden Dünya Saatine destek
WWF’nin tüm dünyada yürütülen Earth Hour (Dünya Saati) kampanyası, sosyal medyayı en etkin şekilde kullandıklar kampanyalardan biri. Kampanya kapsamında küresel ısınmayla mücadele konusuna dikkat çekiliyor ve toplumun her kesimine gündelik süreçlerde yapabilecekleri değişikliklerle iklim değişikliğiyle mücadele edebilecekleri anlatılıyor. Kampanya, her yıl Mart ayının son Cumartesi günü 20:30–21:30 saatleri arasında herkesin ışıklarını bir saatliğine kapatmasıyla başlıyor. Kampanyadan önce sosyal medya-uluslararası ve ulusal web siteleri arasında kurulan bağlantı sayesinde, kampanya katılımcı sayısı hızla artıyor.
Kampanyanın Türkiye bacağıyla ilgili bilgi veren WWF Türkiye İletişim Yönetmeni Tuğba Uğur, 2011 yılında sosyal medya sayesinde www.wwf.org.tr/dunyasaati sayfasının ziyaretçi sayısının 6.000- 7.000’lere ulaştığı bilgisini veriyor. Uğur, “50.000’e yakın insan ve 230’un üzerinde kurum kampanya katılım formunu doldurdu. 26 Mart Cumartesi günü Twitter üzerinde heyecanlı bir gün geçirdik ve aktif bir çalışmayla kampanyanın başladığı 20:30’dan önce hem Türkiye’de hem de Dünya’da EarthHour trending topic’ler arasına girmeyi başardı” diyor.
Okul öncesi öğretmenlerine özel bir dünya
AÇEV Ekim 2010’da yaptığı AÇEV Okul Öncesi kampanyasında sosyal medyayı en önemli konuma yerleştirmiş. Hayal Akademisi’nin desteği ile yağılan kampanyada ilk önce tüm sosyal medya platformlarında ilgili hesapların yapılandırmayla iletişime başlanılmış. Bu iletişimin aynı zamanda sadece sosyal ağlara değil www.acevokuloncesi.org web sayfasına da çekilmesi hedeflenmiş. Ana hedef kitle, okul öncesi öğretmenleri ve eğitim kurumlarıydı.
Hayal Akademisi’nden AÇEV Sosyal Medya Proje Yöneticisi R. Aybüke Altınöz, kampanyayı şu şekilde anlatıyor: “Sadece direkt öğretmenlere konuşmak ile kalmayıp bizimle işbirliğine gidebilecek hali hazırdaki Okul Öncesi grupları ile işbirliğine giderek onların üyelerine kendimizi anlattık. Projemizle işbirliğine giden tüm gruplara AÇEV’in imzasıyla bir teşekkür belgesi gönderdik. Böylece sadece kendi ulaşabildiğimiz değil kendi yarattığımız networkteki okul öncesi öğretmenlerine de ulaşmış olduk.
Kısa bir süre içerisinde 7000’i aşkın okul öncesi öğretmenine ulaşarak Açev Okul Öncesi topluluğunu kitlesel mesaj verebileceğimiz bir grup noktasına getirdik. Paylaştığımız mesajlar, örnekler ve yönlendirmeler ile amacımız Okul Öncesi öğretmenlerine daha iyi içerik sunabileceğimiz bir dünya yaratmak oldu ve bunu başardık. Sonuçta kendi sınıfında Açev Okul Öncesi projemizdeki önerilerimizi, yönlendirmelerimizi uygulayan öğretmenler kendi hikayelerini sayfamızda paylaşmaya başladılar. Dijital dünya’daki bilgilendirme ile oluşan topluluğumuz gerçek hayattaki yansımaları ile karşımıza çıkmaya başladı. Sonuç olarak geldiğimiz en önemli noktanın AÇEV’in Sosyal Medya’da başlattığı bu hareketin gerçek hayattaki yansımalarını görmek olduğunu söyleyebiliriz”.
AÇEV’den Aslı Karabulut’un verdiği bilgiye göre ilk altı ay içinde web sitesinin üye sayısı 2000, Facebook sayfasının hayran sayısı 6420’e ulaşmış.
Tüm kampanyalarda verilen rakamlar oldukça ilgi çekici ve STK'ların neden sosyal medyada yer alması gerektiğini ortaya koyar cinsten.