Cliff Reeves ile Microsoft'un Girişimci Destek Programları Üzerine Konuştuk

Cliff Reeves ile Microsoft'un Girişimci Destek Programları Üzerine Konuştuk

Microsoft'un Girişimci Ekosistemi Geliştirme'den sorumlu Genel Müdürü Cliff Reeves ile şirketin girişimcilere destek programları olan BizSpark, DreamSpark ve WebsiteSpark programları hakkında konuştuk. 3 yaşından küçük girişimler için Microsoft ürünlerini ücretsiz kullanımı gibi avantajlı imkanlar sunan programların tüm detaylarını videoda bulabilirsiniz.

Röportajın tüm metnini Türkçe olarak aşağıda da paylaşıyoruz.

Arda Kutsal: Merhaba. Cliff Reeves: Merhaba. AK: Başlamadan önce kısaca siz ve Microsoft’taki pozisyonunuz hakkında kısaca bilgi verelim. Daha sonra BizSpark ve diğer programlarınız hakkındaki ayrıntılardan bahsedebiliriz. CR: Elbette. Microsoft’ta start-uplara ve temel olarak girişimci ekosistemine, yani hükümet birimleri, yazılım parkları ile çalışan kitleye odaklı küçük bir ekibi yönetiyorum. Pazarlama ekibinin yanısıra start-up odaklı iki ekibimiz var. Biri bütünüyle az sayıdaki start-uplarla yakından çalışmaya, dünyadaki en iyi start-upları bulmaya ve onlarla yakın çalışmaya yönelik ve yılda birkaç yüz firma ile yakından ilgileniyoruz. Diğer yandan, bu büyük topluluğun hepsi ile aynı anda nasıl çalışabiliriz diye düşünüyoruz. Zira her yıl ICT işini yapan yaklaşık 2000-3000 yeni şirket ortaya çıkıyor ve bu çok büyük bir rakam. Bu nedenle odak noktamız topluluk ile etkin bir biçimde çalışma üzerinde yoğunlaşıyor. Çünkü start-up dünyasında toplulukların oldukça işlevsel olduğunu görebiliyoruz, avukatlar, girişimciler, destek aldıkları hükümetler, yatırımcılar gibi çeşitli yönleri mevcut. Bu nedenle bizim yapmamız gereken şey, herkes için faydalı olacak küresel programlar aracılığıyla bu örgütlerle etkin bir şekilde çalışmak. Örneğin birazdan değineceğimiz Bismark programı. Global programların yanısıra, yerel takımlarımıza da oldukça güveniyoruz, örneğin İstanbul’daki takımımız. Yerel takımlarımız bu örgütleri gerçekten tanıyor ve yakın ilişkiler içinde çalışıyorlar. Bizim hedefimiz topluluğa ulaşmak ve desteklemek. Bu sadece Microsoft için değil, bence hükümetler ve ekonomi için de hayati önem taşıyor.

Microsoft'un Girişimcilere Destek Programları Nelerdir? Bu Programlardan Kimler Faydalanabilir?

AK: Bildiğim kadarıyla 3 farklı programınız var. DreamSpark, BizSpark ve WebsiteSpark, değil mi? CR: Doğru ve başka programlarımız da olacak eminim ki. AK: Peki bu programlar hakkında ayrıntılı bilgi verebilir misiniz? Bu programlar ne tür faydalar sağlıyor? Ve hangi program kimler için uygun? CR: Çok güzel bir soru sordun. İkinci sorudan başlamak istiyorum, yani hangi programın kimler için uygun olduğu. Buradaki amaç, teknoloji kullanma alışkanlıkları henüz yeni yeni oluşmaya başlamış ve muhtemelen küçük kitlelere ulaşmak. Sonuç olarak bu kitleler hem işletim anlamında, hem de finansal olarak teknolojimizden kolaylıkla yararlanabileceklerinden emin olmak istiyor. Bu bağlamda baktığımız ilk grup, öğrenciler. Bildiğiniz gibi, parasız olmalarıyla ünlüler. Biz fizik, teknoloji, matematik mühendisliği ya da tasarım bölümünde okuyan ve bir yandan da hobi olarak programcılık yapan öğrencilerle ilgileniyoruz. Bu öğrenciler oldukça fazla sayıdalar. Bu bilim dallarından birinde okuyan öğrencilerin bizim geliştirme araçlarımıza ulaşabildiğinden ve böylelikle kendilerine ayırdıkları zamanlarda bizim teknolojimizi kullanmayı seçtiklerinden emin olmak istiyoruz. DreamSpark programının hedefi bu. Ve gerçekten de, yapmanız gereken tek şey öğrenci olmak. Bunu onlar için olabildiğince kolaylaştırmaya çalışıyoruz ve oldukça etkili olduğumuzu düşünüyorum. Bugüne kadar tüm dünyadaki indirilme sayımız 6 milyon ve bildiğim kadarıyla Türkiye’de bu sayı 40 binden fazla, çok önemli bir sayı. İkinci program ise, bu arada DreamSpark’ı 2008 Şubat’ta piyasaya sürdük. 2008’in Kasım ayında ise, yani geçtiğimiz Kasım’da BizSpark’ı başlattık. BizSpark projesi, ürünlerini yaratan start-upları, yani yazılıma dayalı olarak iş hayatına atılan, bu işi profesyonel olarak yapan firmaları hedefliyor. Bu oldukça geniş bir yelpaze ve bir uygulama üretebilmeleri için gereken bütün geliştirme araçlarımızın ve en yeni araçlarımızın yeterli sayıda ellerinde bulunduğundan emin olmak istiyoruz. Yani geliştirme araçlarımızı alabiliyor, host edilen bazı araçlar çalıştırıyorlarsa bu uygulamaları production serverlarımıza koyabiliyorlar. Oradaki hosting sağlayıcıları ile de yakın bir şekilde çalışıyoruz. Start-up kitlelerimiz için gerekenler ise şunlar, firmanızın 3 yıldan genç olması gerekiyor. Kurumsal olmaları gerekmiyor. AK: 3 yıldan genç. CR: Evet, 3 yıldan genç olmaları gerekiyor. Biliyorsunuz, yeniden başlayarak herşeyi sıfırlayabilirler, tekrar başladıklarında ilk noktaya geri dönebilirler. Yılda 1 milyon dolardan az gelir yapıyor olmaları gerekiyor. Yıllık gelirlerinin rakamın altında olması çok zor değil. AK: Start-uplar için evet zor değil. CR: Bunun düşük tutulmasının nedeni ise her özel şirket kadar bilinmiyor olmamaları gerekmesi. Borsadaki her şirketi dikkate almıyoruz. Gerekliliklerimiz bunlar. Bunu da şöyle yapıyoruz, bu şirketlere ulaşmayı kolaylaştırmak amacıyla toplulukla çalışıyoruz, Microsoft’a gelin, size bu ürünleri verelim demek yerine “neden bu ürün setini size vermeyelim?” diyoruz. Bu oldukça cömert bir teklif. Her ürünümüzle ilgili olarak böyle yapıyoruz. AK: Her bir yazılımınız ve lisanlarınız da, öyle mi? CR: Evet, hemen hemen hepsi dahil. Zune Talk’un buna dahil olduğundan emin değilim ama onun dışındaki herşeyi kapsıyor. AK: Yani kısıtlamalar yok değil mi? CR: Geliştiriciler 25’e kadar geliştirici lisansı alabiliyor. Bu da start-upların yüzde 99.99’unu içine alıyor. Üstelik daha fazla lisansa ihtiyacınız olursa gelip isteyebiliyorsunuz. Herkesin ihtiyaç duyduğu kadarını almış olduğundan emin olmak istiyoruz. Program 3 yıla kadar sürüyor, programa giriş ücreti yok ve göstermelik bir çıkış ücreti var, bu da sadece 100 dolar. Üç yılda binlerce dolarlık yazılımınız olmuş oluyor ve yüz dolar sadece göstermelik bir çıkış ücreti. Üçüncü programımızı ise daha geçen ay piyasaya sunduk. Bu programın adı WebsiteSpark ve web sitesi tasarımcılarını ve web uzmanlarını hedefleyen bir program. Bu kişiler ürün geliştirmiyorlar, ancak başka firmalar için web siteleri tasarlayan ve hizmet sağlayan şirketler. Bu insanların bizim teknolojimizi kullanarak web sitesi geliştirmeleri ile son derece ilgileniyoruz. Onlara Dev Tools, yani geliştirici araçlarını, Visual Studio, ExPression web tasarım araçlarını sunuyoruz. Küçük takımlar için, gereklilikler ise, 10’dan az çalışanın olması gerekiyor ve bir web sitesini 6 ay içinde geliştirmeleri gerekiyor. AK: Yani bu program şahıslar için değil. CR: Bir ya da iki kişiden oluşan çok iş var. 10 kişiden az olmaları gerekiyor, çoğunlukla 1 ya da iki kişilik olabiliyorlar. AK: Yani, DreamSpark öğrenciler için. CR: Öğrenciler için evet. AK: BizSpark ürün geliştiren start-uplar için. CR: Evet. AK: Ve.. CR: WebsiteSpark. AK: Evet. WebsiteSpark da web sitesi tasarımcıları ve web sitesi yapanlar için. CR: Evet, aynen öyle. Başka firmalara hizmet sağlayan, onlar için web sitesi tasarlayan ve geliştiren kitle.

BizSpark ve WebsiteSpark'a Nasıl Başvuru Yapılır?

AK: Firmalar BizSpark ve WebsiteSpark programlarına nasıl başvuruda bulunabiliyorlar? Web sitenizden girip online başvuru mu yapıyorlar, yoksa başka yöntemler de var mı? CR: Mutlaka, pek çok yoldan başvuruda bulunabiliyorlar. Hem BizSite, yani BizSpark hem de WebsiteSpark.. AK: BizSite? CR: Aynen. İkisi de.. AK: Kulağa hoş geliyor. CR: Pazarlama ekibime katılıp yeni isimler bulmalısın. Her ikisi de aynı genel yaklaşım üzerine kurulu. Şöyle ki, bu şirketlerden binlercesi var ve bu şirketler topluluklarla çalışıyorlar, start-upların IncuBeta, veya üniversitelerle çalışması gibi. Biz de, IncuBeta gibi bir organizasyon start-uplarla çalışıyorsa, bu teklifi onlara da götürebilmesini ve start-upların da gene onlarla çalışabilmesini sağlamak istiyoruz. Bu yüzden dünya çapında 1500 network partnerinden oluşan bir ağ yaratıyoruz. Bu ağ çok yönlü, avukatlardan, bankalardan, HSBC mesela, girişimci organizasyonlarından ve bölgesel IncuBeta’lardan oluşuyor. Çok geniş bir yelpaze. Bunlardan herhangi biri start-upları programa katılmaya davet edebilir, onlara bir kod yollayıp programa dahil edebilirler veya bir start-up websitemize geldiğinde, websitemizin adresini 10 saniye içinde vereceğim, onları ağ partnerlerimize yönlendiririz. Mesela, nereden başvuruyorsun? Ankara’dan. O zaman Ankara’daki şu şirkete gidebilirsin, gibi. Bu arada sanırım Ankara’daki ağ partnerimiz MetuTech. O firmayı MetuTech’e yönlendiririz, MetuTech de şirketin kaydını yapar. Veya ağ partnerlerini tanımıyorlarsa Microsoft ile temasa geçerek başvurularını yapabilirler. Başvuruları olabildiğince çok kanallı bir hale getirmeyi ve kolaylaştırmayı istiyoruz. En kolay yolu ise, microsoft.com/dreamspark, microsoft.com/bizspark, veya microsoft.com/websitespark’tan girmek. Her biri doğrudan o siteye yönlendiriyor.

Türkiye'de Kaç Tane BizSpark Network Partner Var?

AK: Toplam 1500 ağ partneriniz olduğunu söylediniz. Peki Türkiye’de kaç ağ partneriniz var? CR: BizSpark için Türkiye’deki ağ partnerlerimizin sayısı dokuz ve bu iyi bir sayı. Programa kaydını yaptıkları start-upların sayısı 313, WebsiteSpark ise sanırım 38, hayır 68 şirketin kaydını yaptı. Bir aydan kısa bir sürede 68 şirket oldu. WebsiteSpark çok hızlı bir şekilde yükseldi. Fakat şunu söylemeliyim ki her 3 program da çok başarılı oldu ve Türkiye her biri içinde çok önemli bir iş çıkardı. Türkiye DreamSpark’a öğrenci kaydı konusunda muazzam bir iş çıkardı, BizSpark ve WebsiteSpark’a alımlar da aynı şekilde. Burada çok iyi bir yerel takımımız var. AK: Bu start-uplar için çok önemli bir fırsat. Lisans maliyetleri, yazılım masrafları, hepsinden muaf olacaklar. CR: Üç yılda 100 dolar sadece. Keşke hiç olmasaydı, ama bu olabilecek en düşük rakam. Asıl tasarımımız şu şekildeydi, gerçekten uzun dönemli ilişkiler kurmak istiyoruz, başarılı bir start-up’a gittiğimizde, gerçekten çok küçük, bir iki kişiden oluşuyor olsa bile, yazılım maliyetleri gelirlerinin çok küçük bir kısmını oluşturuyor, ama başlangıçta her maliyet fazla gelir. Bu yüzden, öncelikle bunu ortadan kaldıralım, daha sonra başarılı bir şirket olup büyüdüklerinde, onlar için sorun yaratmak, masraf listelerinde ilk sırada olmak istemiyoruz, onuncu sırada bile olmak istemiyoruz.

BizSpark ve WebsiteSpark için Girişimin 3 Yaşından Küçük Olması Yeterli Mi?

AK: Bir start-up firmanın en fazla 3 yıllık olması gerektiğini söylediniz. BizSpark, ya da WebsiteSpark için düşünecek olursak, diğer gereklilikler nelerdir? Şirketimin 3 yıldan genç olması yeterli midir? Yani şirketim 3 yıllık süreyi geçmemişse, bu yeterli midir? CR: Aslına bakarsan bu biraz kafa karıştırıcı olabiliyor. Ancak bunu kitleyi tanımlamak açısından düşünecek olursak, start-up, yeni demektir. İlk gereklilik küçük olması. Ve genç olması. 3 yıl biraz rasgele bir süre, doğru karar olup olmadığına bakacağız ama şimdiye kadar gördüğümüz kadarıyla geniş bir alanı kapsıyor o nedenle herhangi bir sorun yok gibi görünüyor. WebsiteSpark’a gelecek olursak, web tasarımcıları 20 yıldır sektörde çalışıyor bile olabilirler, ama gene de şirketin küçük olması gerekiyor. Yani önemli olan şirketin boyutu. 10’dan fazla çalışanı olan bir şirket, büyük ihtimalle küçük bir şirket olmayacaktır. Yazılımlarımızı almak onlar için sorun olmayacaktır, büyük olasılıkla sorun olmadan alabileceklerdir. Burada bizim odağımız küçük şirketler, çünkü küçük şirketler için bu önemli bir masraf olacaktı, ya da büyümekte olan şirketler için aynı şekilde, biz şirketlerin büyüme süreçlerinde sorun teşkil etmek istemedik. Bu nedenle WebsiteSpark için önemli olan özellik, veya fark, şirketin boyutu. Tabi bir de yeni bir web sitesi yaratıyor olmak zorundalar.

Programa Katılmak İçin Fikir Önemli Değil!

AK: Yani bu fikrin ne kadar dahiyane olduğu ya da iş planının iyi olduğu ile ilgili değil, bunlar sizin için önemli değil öyle mi? CR: Çok iyi şirketlerle veya çok iyi web tasarımı yapan firmalarla ya da çok iyi start-uplarla yakından ilgileniyoruz, o nedenle şirketlerlerle yakından ilgilenen bir organizasyon kurduk. Bizler her zaman start-uplarla yakından ilgilendik, çünkü start-up piyasası bir petri kutusuna benziyor, dünyada var olan her hastalığın tedavisi onun içinde. Ama hangi tedavinin hangi hastalığı iyi edeceğini bilebilmek riskli bir iş ve elindeki petri kutusuna iyi bakmazsan, gerçekten önemli olan tedaviler, çözümler, çok değerli şirketler karşına çıkmayacaktır. Bu çok önemli bir fırsat ve öncelik, ancak bana göre şirketlerin burada ne olduğuna özellikle dikkat etmesi gerekiyor. Yenilikler, asıl bir ya da iki kişiden oluşan küçük firmalarda ortaya çıkıyor. SAP veya Microsoft gibi büyük şirketlerde temel araştırmalar ve yenilikler yapmıyor, çünkü bu şirketlerin değişim hızları, büyüklükleri ile orantılı olarak yavaş oluyor. Ancak küçük firmalarda her gün yeni bir fikir ortaya çıkıyor, hareket asıl bu şirketlerde.

Dünyadaki ve Türkiye'deki Girişimcileri Nasıl Değerlendiriyorsunuz?

AK: Girişimci toplulukları ve ekosistemler konusunda oldukça deneyimlisiniz. Birkaç gün önce Türkiye’ye geldiğinizden beri çok sayıda toplantıya katıldınız, önümüzdeki günlerde gireceğiniz çok sayıda toplantı daha var. Bu sabah da bazı Türk internet girişimcilerinin olduğu bir toplantıda sizinle birlikteydik. CR: Evet çok güzel bir toplantıydı. AK: Şunu öğrenmek istiyorum, Türk girişimciler ile yaptığınız bu toplantı sonucu, Türk girişimciler hakkındaki fikirleriniz neler? Diğer ülkeler ile karşılaştırabilir misiniz? Çünkü siz pek çok ülkede bulundunuz, sanırım binlerce de girişimci ile tanıştınız. Türkiye’deki girişimci ekosistemi ve start-uplar konusundaki düşüncelerinizi bizlerle paylaşabilir misiniz? CR: Bence aradaki farkları ikiye ayırmak mümkün. İlki, zeka, enerji,isteklilik ve yeni fikirler. Bu konuda bana göre arada fark yok. Burada harika insanlara sahipsiniz, toplantıda üzerinde çalıştıkları projelerden bahsettiler, dünyada herhangi bir ülkede görebileceğiniz kadar heyecanlı ve istekliler. Tek bir farkın olduğunu söyleyebilirim, Silikon Vadisi’nin tersine, Silikon Vadisi’ndeki yoğunluk ve Amerikan kültürü, özellikle de Silikon Vadisi’nin kültürel özelliklerinden ötürü, insanlar fırsatları global olarak görmeye daha hevesli. Ayrıca, bir şirket kurarken, doğal olarak insanlar önce kendi ülkelerinde şirketi kurmak ister, çünkü kendi ülkemi daha iyi tanırım, daha sonra dünyaya açılacağım derler. Amerika’da olduğunuzda, kendi ülkeniz Amerika ve bu devasa bir piyasa demek. Bu durumda halihazırda hızlanmış oluyorsunuz, çünkü hedef piyasa zaten büyük. O yüzden en baştan büyük kitleleri göz önünde bulunduruyor ve büyük ölçekli düşünüyorsunuz. Hemen ardından Çin’e, Hindistan’a gidebiliyorsunuz. Küçük bir ülkede olduğunuzda ise, işimi önce Türkiye’de açacağım demek tehlikeli bir durum ortaya çıkarıyor. Bunda bir sorun yok, ama belki de daha büyük fikirlerle işe koyulmak daha iyi olabilir. Tabi ki bu ilk günden bütün dünyada bir numara olabileceğini düşünmen gerektiği anlamına gelmiyor, ama burada vizyonun biraz daha farklı olduğunu söyleyebilirim. Bunların dışında, ekonomideki yapısal bazı maddeler var, bunların çok büyük faktörler olduğunu sanmıyorum ama iflas, örneğin şirketin iflas etmesi. AK: Çok güzel bir örnek verdiniz, iflas. CR: Evet, bunun hi-tech ile bir ilgisi yok ama birkaç yıl önce ticaret okulundaydım, ekonomi dersindeydik aslında ve Amerika’daki tasarruf ve kredi krizini görüyorduk. Herkes biliyor olabilir ama böyle bir şey yaşandı çünkü ev sahibi olmak için verilen kredi ve tasrruflar çeşitlenmeye başladı. Başta işler iyi gidiyordu ama sonra çöktüler ve devletbu kişilere kefil olmak zorunda kaldı. Bu krize çok benzer ancak daha küçük çaplı bir krizdi. Petrol krizi yüzünden Teksas birden patladı, resmen kaynıyordu. Derken bir girişimci geldi, yeni iflas etmişti. Yanında eşi ile birlikte gelmişti, eşinin parmağında İstanbul büyüklüğünde bir pırlanta yüzük vardı. Üzerindeki kürk mantosu vardı, çatı katında oturuyorlardı ve yeni iflas etmişlerdi. Konu şuydu, Amerika’da iflas etmek illa ki utanılacak bir şey olmak durumunda değil, çünkü sizi borç krizinden kurtarıyor ve tekrar işe başlamanızı sağlıyor. Ben bunun utanılacak bir şey olmadığını düşünüyorum, bence risk alan kişiler, istediklerini almak için uğraşan kişiler, bu süreçte kayba uğradılar ve aslında ekonomi ile mücadele ediyorlar. Yani burada, bir çeşit iyi ile kötünün çekişmesi var diyebiliriz. Amerika iflas etmek utanılacak bir şey olarak görülmüyor, hatta bu önemli bir deneyim olarak görülüyor. Tabi üç kere üst üste iflas edersen, ya şanssız olduğunu ya da aptal olduğunu düşünmeye başlarsın ama bence iflas etmek önemli bir deneyim. Üstelik girişimcilerin çoğunlukla iflas ettiklerini sonra yükseldiklerini görürüz, daha sonra başarılı olmaya başlarlar. AK: Bu farklı ülkelerde daha farklı yaşanıyor, kültürler farklı. CR: Evet. AK: Az önce de dediğim gibi farklı piyasalar üzerine çok büyük deneyime sahipsiniz, ve gene, sabah Türk girişimciler ile yaptığımız toplantıda, dünyadaki en iyi uygulamalar hakkında bazı bilgiler verdiniz. Anlattığınız taş çorbası hikayesini de hatırlıyorum. Keşke o toplantıyı da kaydetseydik, çünkü gerçekten çok güzel bir toplantıydı ve çok önemli bazı deneyimlerinizi ve hikayelerinizi bizlerle paylaştınız. Onları Webrazzi TV izleyicileri ile paylaşmak isterim. Özellikle o hikayeyi ve en iyi uygulamalarınızdan bazılarını duymaları çok güzel olacaktır. CR: Girişimcilere akıl veriyormuş gibi yapmak istemem çünkü ben bir girişimci değilim. Büyük bir kurumda çalışıyorum, o yüzden tavsiyede bulunuyormuş gibi yapmak istemem. Ancak söylediklerini yapan ve çok da başarılı olan insanlardan duyduğum ve gördüğüm bazı harika tavsiyeler var, örneğin Guy Kawasaki gibi insanlar. Onların girişimciliğe yönelik oldukça sağ duyulu yaklaşımları var. Bir start-up, genelde bir kimsenin aklındaki harika bir fikirdir, hatta belki dahiyane bir fikirdir ve bu fikir çoğunlukla ticaret yönü güçlü olan biri, hatta karşıt olup “peki ya bu fikir bir işe yaramazsa?” diye devamlı soran birine ihtiyaç duyar. Bu dengeli bir takım olmaktır. Şirketler ille de bir dahi üzerine kurulu olmak durumunda değildir. Aslına bakarsan, Guy’ın bu konuda sıklıkla verdiği örnek Bill Gates’tir. Herkes Microsoft ile Bill Gates’in aynı şey olduğunu düşünür, teknoloji dehası, şaşkın bir çocuktur, okulu eker, sonra milyarlarca dolarlık yazılım şirketini kurar. Aslında Bill öncelikle etrafında son derece çok yönlü bir takım kurmuştur. Ve son derece ilginçtir, teknik lider olarak bilinmesine rağmen -ki öyleydi- aslında harika bir satıcıdır. Geleneksel anlamdaki satış değil ama şirketi için gerçekten harika bir satış uzmanıydı. Yeteneklerin bu şekilde bir araya gelmesi son derece önemlidir. Önemli olan şey teknolojiye hayran olmak değildir, her şey iş değeri ile ilgilidir. Diyelim ki bir işlemi yapmak 100 dolara mal oluyor, bunun 20 dolara mal olması için ne yapıyorsun? Veya diyelim ki yüzde 4 oranında başarısızlık payın var, bu oranın yüzde 0.5’e inmesi için ne yapıyorsun? Birkaç ay önce Torino’dayken böyle bir şey gördüm. Orada bir start-up şirketi vardı, Torino Üniversitesi Teknoloji Enstitüsü. Binalardaki, köprülerdeki, asansörlerdeki çelik desteklerin etrafına manyetik kömür yerleştiriyor ve ellerindeki teknoloji ile bu kablolarda maydana gelen aşınmayı ya da zararı ölçebiliyorlar, kabloların fazla kullanılmaktan yıpranıp elastikiyetlerini kaybedip kaybetmediklerini, çekince geri gelip gelmediklerini kontrol edebiliyorlar. Normalde bu elle teftiş yoluyla yapılıyor, her ay birisi çıkıp bakıyor ve kontrol ediyor. Ama artık bunu elektronik yoldan yapabiliyorlar, çünkü o teknoloji ile devamlı gözlem yapabiliyorsunuz ve herhangi bir hasar işareti gördüğünde size anında sinyal yolluyor. Bu sayede maliyetler azalıyor, güvenlik artıyor, verimlilik yükseliyor. Bahsettiğim işte böyle bir model. Bu manyetik rezonansa aşık olmak değil, paradan tasarruf ve can güvenliği sağlayan bu modelin işe uygulanmasına aşık olmak. Büyük fikir ile büyük girişimci arasındaki fark burada yatıyor.

Girişimler İçin Toplulukların Gücü Nedir?

AK: BizSpark’a geri dönelim. Az önce taş çorbası hikayesini anlatmadığınızı unutmadım. Bu hikayeden devamlı bahsediyorum çünkü BizSpark’ta olmanın start-uplar için faydalarını ve yarattığı imkanları çok iyi anlatıyor. BizSpark’ı girişimcilerin hayatlarında nasıl konumlandırıyorsunuz? CR: Evet bence… AK: Böyle sorarsam belki hikayeyi anlatırsınız. CR: Taş çorbası hikayesini aslında çok uzun yıllar önce ilk tanıştığımızda eşim bana anlatmıştı. Aslında biraz kurnaz bir hikaye. AK: Fikri sevdim, o yüzden çok hoşuma gitti. CR: Hikaye toplulukların değeri hakkında. Hikaye şöyle, adı olmayan bir ülkede yaşayan fakir bir adam var. Karnı aç, üşümüş ve yiyeceği de yoktur. Küçük bir kasabanın meydanına gider, elinde büyükçe bir tava vardır. Bir ateş yakar, kuyudan su alıp tavaya koyar ve suyu ısıtmaya başlar. Meydandaki insanlar ona bakarlar. Adam gidip kuyudan bi kaç taş alır ve tavaya koyup kaynatmaya başlar. İnsanlar “ne yapıyorsun?” diye sorarlar. “Taş çorbası yapıyorum,” diye cevap verir adam. “Taş çorbası mı, o da ne?” diye sorarlar. Adam da der ki, “çok lezzetli bir şey, bu taşları alın, suda kaynatın ve harika bir çorba olacak.” İnsanlari “a, bu çok iyi,” der. Adam da der ki, “ama daha da iyisini yapmak için ne lazım biliyor musunuz? Biraz sebze.” Köylülerden biri gidip havuç getirir, biri kereviz, öbürü bezelye getirir. Adam der ki, “çorba neyle daha da iyi olur biliyor musunz? Biraz et.” Birileri gider, biftek falan getirir. Sonra da, hikayenin konusu belli değil mi? Topluluğun değeri. Bir şeye başladığın zaman, bir sonraki adımı görmen, neyin değerli olduğunu görmen nispeten kolaylaşır. Adamın köylülere yaptığı gibi bir kurnazlıktan bahsetmiyorum tabi ki, ama bir işe başladığında insanlar etrafına gelir ve o işi geliştirmenin yollarını daha iyi görürsün. BizSpark ile yaptığımız böyle bir şey, ilk önerimiz tabi su ve taşlardan daha değerli ama görünen şu ki, programla elde ettiğimiz değerlerin çoğu aslında köylülerden geliyor. Programa katılan hosting sağlayıcılarımız var ve diyorlar ki, “bu start-up grupları BizSpark’tan istifade etmek için Microsoft’a geliyor, ben de uygulamalarını geliştirdiklerinde benim platformumda host etmek istiyorum.” Ben de start-up şirketlere bir öneri götürüyorum ve diyorum ki, size hem Microsoft’un yazılımlarında indirim sağlayacağım, hem de uygulamanızı host etmeniz için gereken donanımda ve servislerde indirim sağlamak istiyorum. NetSpace, PeerOne, GoDaddy gibi büyük isimler programı destekliyorlar. Bu onların işi için de kazanım sağlıyor, yüzlerce milyonluk host işi alıyorlar ve indirim yapıyorlar. Vebu sayede herkes mutlu oluyor. Kereviz getiren köylü örneğinde olduğu gibi. Oldukça alışılmadık bir öykü anlatmak istiyorum. İspanya’da büyük bir hukuk firmasında çalışan bir avukat var. İspanya’da BizSpark şirketlerine üç yıldır ücretsiz avukatlık hizmeti veriyorlar. AK: Çok iyi. CR: Evet, çok ciddiyim. Biz topluluğun çok önemli olduğunu her aman biliyorduk. Programın asıl tasarımı, toplulukla birlikte çalışmaktı. Ama artık topluluk kendi kendine çalışmaya başladığına göre, yani sebzeler, etler geldiğine göre, bizim işimiz bunun verimli bir şekilde gerçekleşmesini sağlamak. Bu şu noktaya geliyor, girişimci topluluğu gerçekten çalışıyor, Microsoft’un da bunda bir yeri var, ancak ilk ve son sözü biz söylemiyoruz. Bizim sağlayabileceğimiz servisler var elbette, eğitim verebiliyoruz, ölçek ve erişim sağlayabiliyoruz ve sistem temin edebiliyoruz. Hem ürünler hem izin anlamında katkıda bulunmamız gerekiyor, ancak asıl değer topluluktan geliyor. Bu sabahki toplantıda insanlar, sen de dahil olmak üzere, şu soruyu sıklıkla sordular: “Bu nasıl çalışacak?” Ayrıntılar çok önemli. Start-upların network partnerleriyle yakından çalışmasını nasıl sağlayacağız, nasıl daha fala insanın hosting sağlayıcılardan yararlanmasını sağlayacağız, hukuk bürolarına nasıl daha fazla şirket yönlendireceğiz, gibi. AK: Tüm “Kıvılcım” (Spark) fikri, bunun sadece yazılım olmadığı üzerine, bunun bir platfom, bir ağ olduğunu söylüyor ve topluluğun değerini anlatıyor. CR: Aynen öyle. Yazılım aynı pokerde masaya para koymaya benziyor. Masada paranız olmazsa oyunu oynayamazsınız.

Türkiye'de Program Dahilinde Hizmet ve Servis Sunan İş Ortakları Var Mı?

AK: Türkiye için, hosting ya da indirim yapan başka partnerleriniz yok galiba değil mi? CR: Olacak. Türkiye için de uygun partnerlerimiz olacak. Bildiğin gibi Avrupada eBay, IncuBeta gibi partnerlerimiz var ve hepsi yerel. Önemli olan dünya çapında değer olan ve hem Microsoft takımları, hem de yerel topluluklar için uygulanabilir programları yaratabilmek. Bu yüzden geri bildirim almaya ve bir sonraki adımımızın ne olacağını görmeye çalışıyoruz. Hangi sebzeleri getirmeliyiz gibi. AK: Eminim bu Türk girişimciler için ve Microsoft için oldukça heyecan verici bir yıl olacak. Zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederiz, oldukça sıkışık bir programınız var. Bizimle birlikte WebrazziTV’de olduğunuz için de teşekkür ederiz.

Teknoloji dünyasındaki gelişmeleri takip edin. Neleri size ulaştırmamızı istersiniz?
Abonelik kaydınız başarıyla oluşturuldu.