Dünya genelinde bağlantı hızlarının belirli bir standartın üstüne çıkmasıyla birlikte en büyük değişime uğrayan alanlardan ikisi film ve müzik. Dijital ortamlarda film izleme ve müzik dinleme platformları son dönemlerin popüler servisleri arasında ve son yıllarda bu alanlarda yerli girişimleri de görüyoruz.
2013 yılının 3. çeyreğinde Spotify ve Deezer'ın da Türkiye'ye açılmasıyla birlikte özellikle dijital müzik sektöründe rekabet oldukça arttı. Biz de bu konuyu bir sanatçının ve yapımcının gözünden aktarmak amacıyla, bugüne kadar Özgün, Mustafa Ceceli, Murat Dalkılıç gibi birçok ünlü sanatçının aranjörlüğünü ve prodüktörlüğünü yapan Ve Medya Yapım'ın kurucu ortaklarından prodüktör ve müzisyen Ender Çabuker ile bir söyleşi gerçekleştirdik.
K.Ç: Sizin gibi deneyimli ve klasik tarafta onlarca başarılı çalışma yürütmüş yapımcı/prodüktörler, dijital müzik platformları ve müziğin basılı kalıplardan çıkarak dijital ortamlara aktarılması ve YouTube gibi kanallarla yayılması konularında neler düşünüyor?
E.Ç: CD'yi alıp MP3'e çevirdiğimiz gün, bu işin dijitalde devam edeceğini açıkça gördük. Fakat şu an gelinen nokta kritik. Kullanıcının müziğe hızlı ve kolay erişimi, artık istemese bile her yerden fışkıran bir tarzda. Bir yandan iTunes'da uygun fiyatla albüm satılırken öte yanda Youtube'da bedava dinlenebiliyor aynı albüm. Youtube video kanalı iken en fazla audio bulunduran yer aslında yine Youtube. iTunes çok güzel bir iş modeli kurmuşken Android/Google pazarında ise iTunes'un yerine geçebilecek, taklit bile edebilecek bir uygulama/platform yok. Her şey çok güzel de devam edebilir, ya da VHS Kaset > CD > DVD > BluRay çizelgesindeki BluRay fiyaskosuna benzeyebilir uzlaşma sağlanmaz ise.
K.Ç: 2013 3. çeyreği itibariyle Deezer, Spotifty resmi olarak Türkiye pazarına açıldı, bi yanda da Apple iTunes resmi olarak faaliyete geçti. Yapımcı olarak sizin bu servisler hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? Sanatçı ve yapımcıya özellikle hangi konularda ve alanlarda fayda sağlıyorlar? Artı ve eksikleri nelerdir size göre?
E.Ç: Sanatçı, yapımcı ve müziksever için iTunes muhteşem bir platform. Kullandığı arayüz, kaliteye verdiği önem, hatta kaliteyi yükseltme hamleleri, hem teknolojiyi hem müziği 'seven' bir mantığın işi. Nasıl müzik CD'lerini bomboş satmıyoruz, dinleyici için kapağın ve içindeki resimlerin önemi var, iTunes da bu paralelde, koleksiyoncuları, fan'ları kazanacak hamleler yaptı. Canlı festivallerinden özel koleksiyonlara kadar iTunes eşsiz. Ama en önemli eksiği sadece Mac/iOS kullanıcısını temsil etmesi. PC'si olup da iTunes indirecek kimse tanımıyorum. Android bu kadar büyürken en azından iTunes ile cross-platform yapılmalı. Halen PC ya da Android için albüm satın alabileceğiniz bir program, platform vs yok.
Deezer ve Spotify'ın Türkiye pazarına girmesi harika oldu, özellikle müziksever için. Spotify'ın istediğinizde indirilebildiğiniz bir programı olması avantaj gibi görünürken esas avantaj Deezer'da şu an için. Editör faktörü, içeriğe kolay erişim, keşfetmek için akıllı yollar önermesi, ister audiophile olun ister ilkokul öğrencisi, yormadan müthiş bir müzik deneyimi yaşamanızı sağlıyor. Bazı köşe yazarlarının Deezer ve Spotify arasında "şunun bası iyi şunun tizi boğuk" türü yorumlar yazdığını okudum. Fakat böyle bir fark yok tabi ki. Her iki uygulama da ses kalitesi açısından oldukça tatminkar. Ülkemizde yaptığı lansman ile Deezer'ın daha popüler olduğunu görmüş olduk. Keşke Facebook'ta olduğu gibi Twitter için de Deezer uygulaması olsa.
K.Ç: Sanatçı ve yapımcılara özellikle gelir anlamında dijital platformların asıl gelir kaynağı olabileceğini düşünüyor musunuz?
E.Ç: Asla olamazlar. Yapım şirketi sadece sanatçıya gelir sağlamakla kalmıyor, bunu sağlayacak ortamı da oluşturuyor. Bu dijital platformlar gelir mecralarından sadece birisi. Reklam, tanıtım, konser, organizasyon gibi hareketler ve sonrası gelen kazanç, dijital telifle şu an için karşılaştırılamaz bir ölçüde. Nasıl D&R'lar var diye sanatçılar başlı başına cd/kaset kazançları ile geçinmedilerse, bunlara da dijital mağaza diye bakmak gerekli.
K.Ç: Günümüzde sosyal medya gerçeği var dinleyiciler beğendikleri müzikleri sosyal ağlardan paylaşarak bir anda viral etkisi yaratabiliyorlar ve şarkı günler içerisinde milyonlarca dinlenmeye ulaşabiliyor. Oysa ki klasik yöntemlerle bunun olması için çok ciddi bir PR çalışması gerekiyor. Yeni yeteneklerin keşfedilmesi ve amatör olarak nitelendirilebilecek çalışmalar yapan müzisyenlere özellikle tanınma ve bilinirlilik anlamında sosyal medyayı ve dijital platformları nasıl görüyorsunuz? Aynı şekilde diğer sanatçı ve yapımcılar için sosyal medya ile ilgili neler düşünüyorsunuz?
E.Ç: Türkiye'nin sosyal medya ağı bence Facebook. Her ne kadar Twitter popüler görünse de sahte TT'leri, sahte takipçileri ile Türkiye'nin aynası henüz olamadı, sosyete pazarı gibi. İnsanların sevdiği şarkıları sosyal ağlardan paylaşmaları çok güzel ve en gerçek liste burada paylaşılanlar. Ve dediğiniz gibi insan bir günde ünlü olabilir, arkasında kapital bir şirkete ihtiyaç duymadan. Çok da örneğini gördük hem Türkiye'de hem yurtdışında. "Öykü Berk - Boyalı Direk, İrem - Hayalet Sevgilim" gibi isimleri hiç tanınmazlarken tüm Türkiye'nin duyduğu isimler hale getirdi sosyal medya. Bu şu an çok önemli bir güç ama bazı sanatçılar ve yapımcılar bunu kontrol ve manipüle etmeye çalıştıkları vakti güzel müzik yapmaya harcasalar, zaten sosyal medyanın güzele ve iyiye seve seve hoşgeldin dediğini anlayacaklar.
K.Ç: Dijital müziğin geleceğiyle ilgili özellikle Türkiye özelinde fikirleriniz nelerdir? Sizce hangi alanlarda eksiğimiz var veya hangi alanlarda şu anda iyi durumdayız?
E.Ç: Komiktir ki ülkemizde tekel durumunda iki dev firma Turkcell ve TTNET müzik konusunda bence sınıfta kaldılar. Çünkü müziksever geri kafalılığı sevmiyor. Kullanışsız arayüzler ve kalitesiz MP3 formatında devasa Türk pop müziği arşivi şu anda boş boş ellerinde duruyor. Düşünün ki elinizde TTNET ve Turkcell gibi ülkenin en güçlü firmaları var ama insanlar müziği başka platformlardan dinliyor. Siz 'kaliteli 256kbit MP3 çok yer kaplar, server ücretimiz artar' diye hesaplarsanız müziksever de sizi bu şekilde cezalandırır. İnsanlar bırakın hesap aktifleştirmeyi, PIN girmeye üşenip parmak iziyle şifre girerken siz abonelik sistemi üzerine giderseniz tabi ki sonuç hüsran olur. En basit örneği, aradan 2,5 sene geçmesine rağmen sözü, müziği, aranjesi bana ait olan ve Mustafa Ceceli'nin seslendirdiği 'Es' şarkısı bugün itibarıyla hala TTNET Müzik'te En Çok Dinlenen yerli şarkı. Bu benim başarım mı? Hayır, çünkü insanlar TTNET Müzik'ten şarkı dinlemiyor artık, 9 milyonda takıldı kaldı 2,5 senedir (gülüyor).
Türk müzik endüstrisini temsil eden MÜ-YAP'ın YouTube ile imtihanına gelince; Orası bence gerçek bir utanç abidesi. Mono yüklenen şarkılar mı ararsınız, 180p Cropped video klipler mi ararsınız, her şey var. VEVO nasıl sadece kaliteye verdiği önemle, nasıl sıradan bir Youtube kanalı olmaktan çıkıp dünya devi bir marka haline geldi, MÜ-YAP da tam tersi kalitesiz videonun markası oldu adeta. Ekşisözlük'ten forumlara kadar her yerde MÜ-YAP videoları ile ilgili fıkralar görebilirsiniz. En basit örneğini yine Es parçası üzerinden vereyim; 23 milyon hiti olan MÜ-YAP ödüllü şarkı şu anda kanalda mono ses 480p ve cropped video ile duruyor, MÜ-YAP'ın kaliteye verdiği değerin bir simgesi olarak.
K.Ç: Sizin yapımcılığını üstlendiğiniz Pit10'un 'Beni Bilmiyorsun' albümünde "Mastered for iTunes" formatından istifade ettiğinizi aktardınız. Bu format yapımcı ve sanatçılara neler katıyor? Size daha çok hangi alanlarda yardımcı oldu ve katkı sağladı?
E.Ç: Apple'ın geliştirdiği "Mastered for iTunes" formatı dünyada şu anda dijital pazarda var olan 'en gelişmiş, kayıplı ses sıkıştırma formatı". Burada yine Apple'ın kalite aşkı pazarda ona teknolojik avantaj olarak geri döndü. CD'ler bildiğiniz üzere CD oynatıcı cihazlarda dinlemek üzere icat edildiler. Fakat uzun bir süredir CD'yi alıp MP3'e çeviriyoruz. İşte sorun burada başlıyor. Çünkü internete CD çalıcılar için hazırlanan dosyayı dönüştürüp yüklediğinizde çeşitli kalite sorunları ile karşılaşıyorsunuz. Bunu farkeden Apple gerçekten tam bir audiophile mantığı ile hareket edip MFiT'yi geliştirdi.
Pit10'un 'Beni Bilmiyorsun' albümü VE Medya stüdyolarında en üst teknoloji ile kaydedildi ve mikslendi. Fakat iş dijitale aktarmaya geldiğinde bizim bu pahalı gelişmiş ekipmanlarla duyduğumuzu müziksever de aynı şekilde duysun istedik. Bu yüzden tüm albüm MFiT formatında iTunes için 'exclusive' hazırlandı. Türkiye'deki ilk MFiT rap albümü, sanırım genel kategoride ikinci MFiT Türkçe albüm.
Halbuki çok pahalı ya da yapılması zor bir işlem değil; Ama bizde kalite genelde yapım şirketlerinin öncelik sıralamasında biraz geride. Bence yakında tüm albümler MFiT formatında hazırlanacak; Yeni standart budur. Farkı, albümün iTunes versiyonunu dinleyince anlayabilirsiniz çok rahat.
K.Ç: Yanıtlarınız için çok teşekkürler.
E.Ç: Teşekkürler bu güzel sorular için.