University of Pennsylvania Litt Lab of Translational Neuroengineering‘de doktora sonrası araştırmacısı olarak çalışan Duygu Kuzum, bu yıl MIT Tech Review tarafından 35 yaş altındeki en yenilikçi 35 kişi arasında gösterildi. Halihazırda kadınların azınlıkta olduğu listede Duygu, Türkiye'den tek isimdi. Bulundukları alanların geleceğini etkileyecek çalışmalara imza atan "öncüler" kategorisinde değerlendirilen Duygu'nun çalışmaları beyin bilişimi (brain computing) alanına odaklanıyor.
MIT Tech Review, aslında Duygu'nun çalışmalarına ilk kez ödüllendiren kuruluş değil. Şimdiye kadar aralarında Penn Neuroscience Pilot Innovative Research Project (2014), TASSA (Turkish-American Scientists and Scholars) Young Investigator Award (2014) ve PopTech Science and Public Leaders Fellowship'in (2013) olduğu çok sayıda ödül alan Duygu ile çalışmaları ve gelecek planları üzerine bir söyleşi yaptık.
Kendinden bahseder misin? Nerede büyüdün, Amerika'ya nasıl yerleştin?
Ankarada doğdum, Anadolu'da büyüdüm. Liseyi Ankara Fen lisesinde ve üniversiteyi Bilkent'te okuduktan sonra doktora yapmak için Amerika'ya gitmeye karar verdim.
Satanford'daki çalışmalarına elektronikle başladın, beyin bilişimine nasıl yöneldin?
Stanford'daki doktoram yari iletken elektronik cihazlar üzerineydi. Doktoramın sonlarına dogru, Intel'de yaptığım bir yaz stajı sırasında beyin bilişimi alanına ilgi duymaya başladım. Bilgisayar işlemcilerinin hızını artırmak ve yeni nesil işlemciler de kullanılmak üzere elektronik komponentler geliştirmeye çalışıyorduk. Ama ne kadar inovasyon eklenirse eklensin performanstaki artış çok çok yüksek olmuyordu. Elektronik komponentler nano rejim ya da atomik rejime yaklaştıkça işler çok daha zorlaşıyordu. Biz hep benzer yaklaşımlarla benzer şeyler deniyorduk ama bunlar uzun vadede çözum olmaktan uzaktı.
Ben tamamen farklı bir yaklaşımla konuya yaklaşmanın bilişim adına daha büyük adımlar attıracağına inanmaya başladım. Sonuçta insan beyni de birbilgisayar gibi düşünülebilir. Ama dijital bilgisayarlardan çok farklı prensipler üzerine çalisan bir bilgisayar... Daha çok gerçek hayat problemleri çözen, çok fazla inputu aynı anda işleyebilen, varyasyonları tolere edebilen ve sadece 10W güç harcayan bir bilgisayar. Beyin ve beyin bilişimi alanlarında okudukça aslında konunun ne kadar az bilindiğini ve ne kadar az anlaşıldığını anladım. Bilinmeyenlerle dolu bir alan, araştırmacı için en güzel alandır çünkü araştırmaya karşı heyecanını sürekli canlı tutuyor.
MIT listesine de alınmana katkıda bulunan çalışmalarından bahseder misin? Senin çalışmanı bu alanda çığır açabilecek özellikte görülmesinin nedenleri neler?
Herhalde büyük ölçüde beyindeki sinapslardan esinlenerek tasarladığım nano-elektronik komponentlerin katkısı oldu. Bildiğim kadarıyla MIT Tech Review adayların öz geçmişlerini bir bütün olarak inceliyor. Şu anda üzerinde çalıştığım implante edilebilir beyin elektrodlarının da etkisi olmuş olabilir.
Araştırma alanlarında neyin çığır açacağını önceden kestirmek çok zor. Bu konuda bir iddiam yok. Ama biz araştırmacılar olarak cok da alışılageldik olmayan yeni yaklaşımlar denemek zorundayız. Galiba işin doğası böyle. Bir teknolojinin çığır açması bazen tamamen ekonomik nedenlere bağlı olabiliyor. Bunu ancak zaman gösterecek.
Beyin bilişimi aslında çok da yeni bir alan değil aslında 10 yıldan uzun süredir konuşuluyor, sence bugün yeni bir eşiğe geldik mi?
Beyin bilişimi çok geniş bir alan ve çok farklı yaklaşımları içinde barındırıyor. Bazıları yazılım konusunda esinleniyor, bazıları donanım konusunda. Bazıları ise sadece beyni anlamak için bazıları benzer teknikler kullanarak beyinden esinlenen bilgisayarlar yapmak için bu tür konuları araştırıyor. Hepsi pozitif yaklaşımlar, herhangi biri doğru ya da yanlış denemez tabii.
Donanım alanında standart dijital elektronik komponentleri kullanarak beyinden esinlenmiş devreler tasarlama yaklaşımı var. Bizim yaklaşımımız standart dijital komponentleri kullanmak yerine, beyindeki sinaps ve nöronlar gibi çalışan nanoelektronik komponentler geliştirmek. Yeni bir eşiğe geldik mi sorusunu cevaplamak zor ama bu konunun önemini, özellikle beynin nasıl çalıştığını anlamaya olan ihtiyacımız konusunda yeni bir eşiğe geldik. Dünyanın dört bir yanında çok büyük bütçeli araştıma kaynakları ayrılmaya başlandı bu konu için. Amerika'da Obama'nin "Brain Initiative I", Avrupa'da "Blue Brain Projecté, ve Asya ülkelerinde de benzerleri mevcut.
Sence bilgisayar teknolojisindeki böyle büyük bir yenilik ne kadar yakın?
Çok zor bir soru ama daha çok uygulama spesifik bilgisayarlara yönelik bir eğilim var gibi görüyorum.
Bu alanda çalışmanın zorlukları neler? Kişisel olarak seni en çok zorlayan şeyler neler?
Kisisel olarak beni zorlayan şeyler bazen akademik ortamdan dolayı işlerin endüstriye göre biraz daha yavaş ilerlemesi. Ama sonuçta kişi çalistigi konuya odaklandıktan sonra uzun planda her zorluk aşılır herhalde diye düşünüyorum.
Önünde ne tür fırsatlar var? Bundan sonrası için planların neler? Girişimci olmayı planlıyor musun? Şimdilik araştırmalarıma üniversite ortamında devam etmeyi planlıyorum. Girişimci olmayı planlamıyorum çünkü çok vakit alıyor. Ama girişimcilerle ortak çalışmak tabi ki mümkün.
Eklemek istediğin başka şeyler var mı? Benim kendi kendime tavsiyem, ne kadar uygulayabiliyorum bilemem tabii ama, yaptığım işe odaklanıp, dünyada ve Turkiye'de olan bitenden çok etkilenmemeye çalışıp, yaptığım işlerin hakkını verebilmek. Bazı konularda ilerleme, tamamen konuya odaklanip hakkını verecek seviyede zaman harcama; sabırla ve tutkuyla hedefine doğru ilerlemekten geçiyor. Bizim de kendi adımıza bunun farkına varıp gereklerini yerine getirmemiz gerekiyor. Türkiye'de yeni nesil de bunun farkındadır diye ümit ediyorum.